Görüşmeyi Başlat
1
Bilgi almak ister misiniz?
Kodu Tara
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
ONLİNE MUAYENE
ONLİNE RANDEVU
SONUÇLARI GÖR

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

“Plastik” kelime anlamı şekil verilebilir anlamına gelmektedir. “Rekonstrüktif” ise yeniden onarım anlamına gelmekte olup doğuştan veya sonradan edinilen şekil ve fonksiyon bozukluklarının cerrahi olarak düzeltilmesini amaç edinen bir tıp dalıdır. Plastik Cerrahi tüm vücudun dış yüzeyindeki her türlü cerrahi problemlerle ilgilenir, Estetik (Kozmetik) Cerrahi ise plastik cerrahinin bir alt dalıdır. Vücut görüntüsünün daha güzele daha iyiye kavuşturulmasını hedefler. Estetik cerrahi; cerrahi ve sanat yeteneğinin buluştuğu bu noktadır.

Kapsama giren vaka ve ameliyatlar şöyle sınıflandırılır:

Yüz bölgesi travma ve kesileri (Yüz kemikleri kırıkları tedavisi)

  • Doğumsal anomaliler: Tavşan dudak, damak yarığı, hipospadias, polidaktili, syndactili (parmakların yapışık olması), hemogron vb.
  • Cildin habis tümörleri ve onarımı
  • El Cerrahisi ve mikro cerrahi
  • Yanıklar, kronik yaralar (yatak yaraları, diabetik yaralar)
  • Estetik Cerrahi
Abdominoplasti Ameliyatı

Abdominoplasti Ameliyatından Yarar Görecek Kişiler Kimlerdir?
Diyet ve egzersize cevap vermeyen karın derisi sarkıklığı olan fakat vücut konturları düzgün olan kadın ve erkekler bu ameliyat için adaydır. Bu ameliyat özellikle birkaç kez doğum yapmış, karın bölgesi derisinde çatlaklar oluşmuş ve sarkmış, ve karın kasları zayıflamış kadınlarda son derece faydalıdır. Kilo vermeye niyetli hastaların bu ameliyatı ertelemesi gereklidir. Doğum yapmaya niyeti olan hanımların da bu ameliyatı doğum sonrasına ertelemesinde yarar vardır. Bir abdominoplasti ameliyatı görünüşünüzü ve kendinize olan güveninizi arttıracaktır, ancak, tümüyle ideal bir görünüme kavuşmanızı veya tedavi gerektiren diğer sorunlarınızı ortadan kaldırmayı sağlamayacaktır. Ameliyata karar vermeden önce, beklentileriniz konusunda iyi düşünmeniz ve bunları cerrahınızla tartışmanız gerekir.

Ameliyat Öncesi Ameliyata Hazırlanma Nasıldır?
Bu dönemde cerrahınızın sizden bazı talepleri olacaktır. Özellikle eğer sigara içiyorsanız buna ameliyattan 4 hafta önce ve 2 hafta sonrasına kadar ara vermelisiniz. Bu dönemde güneşte fazla kalmamalısınız. Eğer kullanıyorsanız E vitamini ve aspirine ara veriniz ve ameliyat öncesi ağır diyet rejimlerinden kaçınınız. Soğuk algınlığı yada başka bir enfeksiyon, operasyonunun ertelenmesine sebep olabilir.

Karın Germe (Abdominoplasti) Ameliyatı Nedir?
* TAM KARIN GERME AMELİYATI (ABDOMİNOPLASTİ)

* KISMİ KARIN GERME AMELİYATI (MİNİ-ABDOMİNOPLASTİ)

Abdominoplasti orta ve alt karın bölgesinde mevcut fazla yağ ve sarkık haldeki cilt dokusunun alındığı ve karın kaslarının gerilerek sağlamlaştırıldığı bir cerrahi girişimdir, bir şişmanlık tedavisi değildir. Şişman kişiler bu ameliyattan önce kaybedebilecekleri miktarda kilo vermelidirler. Bu ameliyat ile şişman göbek ve karın görünümü dramatik bir şekilde düzelir; ancak ameliyata bağlı iz kalıcıdır. Abdominoplasti için plastik cerrahlar tarafından kullanılan pek çok teknik vardır. Abdominoplasti, vücut konturu düzeltilmesine (estetik meme ameliyatları, liposuction vb) yönelik ameliyatlar veya diğer bazı ameliyatlarla (rahim,yumurtalık ameliyatları vb) beraber de yapılabilir. Bir abdominoplasti ameliyatı düşünüyorsanız bu yazı size bilgi verecektir, tüm sorularınızın yanıtlarını burada bulamayabilisiniz.

Ameliyat Nerede Yapılır?
Tam veya kısmi abdominoplasti ameliyatları hastane şartlarında yapılır.

Ameliyat Planlanması Nasıl Yapılır?
İlk muayenenizde cerrahınız genel sağlık durumunuz, karın bölgesindeki yağ miktarı ve dağılımı, karın cildinin sarkıklığı ve fazlalığı ve deri kalitesini öğrenecektir. Bu muayene sırasında; geçirdiğiniz hastalıklar, mevcut sağlık problemleriniz ( şeker hastalığı vb) , alışkanlıklarınız (sigara, içki vb) ve kullandığınız ilaçlar (aspirin, sakinleştirici vb) hakkında doktora doğru ve ayrıntılı bilgi vermelisiniz. Bu muayene sırasında doktorunuza söylemeniz gereken diğer bir konu, bu ameliyatı neden istediğiniz ve bu ameliyattan neler beklediğiniz ile ilgilidir. Bu konuyu açıklıkla tartışmaktan kaçınmayın. Siz beklentileriniz ve muayene bulgularınız sonucu, tek başına veya liposuction ile birlikte tam veya kısmi abdominoplati için uygun bir hasta olabilirsiniz veya sadece liposuction sizin için yeterlidir. Bu muayene sırasında anestazi tipi, kaç gün hastanede kalacağınız ve ameliyat sonrası karşılaşabileceğiniz olası sorunlar tartışılmalıdır.

Anestezi Tipi Nedir?
Ülkemizdeki cerrahların çoğu bu ameliyat için genel anesteziyi tercih eder. Bazıları ise ağrı kesici ve sakinleştirici ilaçlarla birlikte lokal anesteziyi kullanır.

Ameliyat İşlemi Nasıldır?
Tam abdominoplasti, ameliyatın genişliğine bağlı olarak 2-5 saat, kısmi abdominoplasti 1-2 saat sürebilir. Sıklıkla bir kalçadan karşı kalçaya uzanan, ancak mayo içine gizlenebilen bir kesi hattı ve göbek çevresine yuvarlak ikinci bir kesi yapılması gerekir. Kısmi abdominoplastide kesi hattı daha kısadır ve göbek yeri değiştirilmeyebilir. Ameliyat sırasında karın derisi, kasıklardan itibaren kaburga kemikleri hizasına kadar altındaki kaslardan serbestleştirilir. Karın kaslarında bir zayıflık veya fıtık varsa, burası takviye edilir, fazla deri kesilerek vücuttan uzaklaştırılır. Mini-abdominoplastide yapılan bu işlemler daha sınırlıdır. Operasyon bittikten sonra yara tercihe göre ya metal klempler ya tek ya da gizli (intradermik) dikiş ile kapatılır ve pansumanlar ile örtülür. Bölgede toplanacak fazla sıvıyı emmek için dren adı verilen bir ya da iki tüp deri altına yerleştirilebilir.

Ameliyat Sonrası Neler Yapılır?
İlk birkaç gün karın bölgesinde şişlik ve ağrı kesiciler ile kontrol altına alınabilen ağrı olabilir. Drenler ortalama 1-3 gün, dikişler 1-3 hafta sonra alınır. Ortalama 1-3 gün hastanede kalmanız gereklidir. Kendinizi eskisi gibi hissetmeniz birkaç ay alabilir. İşinize 2-4 hafta sonra dönebilirsiniz. Yara izi ilk 3-6 ay kötüye gidermiş gibi görülebilir ama bu normaldir, izlerin düzleşmesi ve solması 9 ay ila 1 yıl alabilir. Tamamen yok olmamasına rağmen iz bu bikini altına dahi kolayca saklanabilir. Kısmi veya tam abdominoplasti işlemleri karın kaslarında zayıflık veya seri sarkıklığı olan hastalar için mükemmel sonuç yaratır. Hastaların çoğunda, düzenli egzersiz ve diyetle mükemmel sonuç yıllarca korunabilir.

Alternatif Tedaviler Nelerdir?
Vakum eşliğinde yağ alınması eğer iyi kalitede gergin bir cilt ve sınırlı yağ birikimi varsa ve karın duvarı sağlamsa, normal ağırlıktaki kişilerde alternatif olarak düşünülebilir. Total vücut yağının azalmasında diyet ve egzersiz programları da etkili olabilir, ancak deri sarkıklığına etkili olmaz. Riskler ve muhtemel komplikasyonlar diye adlandırılan, ameliyat sonrası beklenmeyen ancak olası olaylar alternatif tedavilerde de ameliyatın risklerini taşır.

Abdominoplastinin Riskleri Nelerdir?
Her yıl yüzlerce abdominoplasti ameliyatı yapılmaktadır. Vücut konturu düzeltme konusunda da uzmanlaşmış bir plastik cerrah tarafından bu ameliyat yapıldığı takdirde sonuç genellikle tatmin edicidir. Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin abdominoplasti ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi işlemi kabul etmesinde ameliyatın risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok kadın ya da erkek aşağıdaki komplikasyonlar ile karşılaşmasa bile, siz, plastik cerrahınızla riskleri, muhtemel komplikasyonları ve sonuçlarını, anladığınıza emin olana kadar tartışın. İyi ameliyat öncesi inceleme ve değerlendirme, uygun hastane şartlarında plastik cerrah tarafından gerçekleştirilen bu ameliyatın enfeksiyon ve kanama gibi komplikasyonları nadirdir. Enfeksiyon antibiyotik ve abse oluşmuşsa apsenin boşaltılması ile tedavi edilir fakat hastanede yatma süresini uzatabilir. Yara iyileşmesinde gecikme veya kötü yara iyileşmesi görülebilir ve yara iziyle sonuçlanabilir. Bu şartlarda ikinci bir ameliyat gerekebilir. Sigara içenlerde cilt kaybı ve yara iyileşmesinde komplikasyonlara daha sık rastlanır.

Uzun Dönem Etkileri Nedir?
Yaşlanmaya, gebeliğe ve kilo alıp vermeye bağlı olarak ameliyat bölgesi dışında vücut konturu değişiklikleri gelişebilir.

Tatmin Edici Olmayan Sonuçlar Nelerdir?
Geçirdiğiniz cerrahi işlemin sonuçları ile ilgili olarak nadiren hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bu tip sonuçları düzeltmek için ek cerrahi girişim gerekebilir. Bu bilgiler sizin için tam anlamı ile yeterli olmayabilir. Cerrahınız ile karşılıklı konuşarak tüm ayrıntılar hakkında bilgi sahibi olunuz. 

Burun Estetiği (Rinoplasti)

Burun içinde nefes almaya engel oluşturan kemik eğrilikleri (deviasyon) ameliyatı ile birlikte yapılabilirken rinoplasti çoğunlukla burun küçültmek olarak bilinir. Rinoplasti (Burun şekil bozukluğu düzeltme) de bazen burun büyültülebilir.

Ameliyat sonrası beklentilerinizin olabilirliği doktorunuz tarafından ifade edilecektir. Ameliyat sonrası hayal kırıklığından kurtulmanın en iyi yolu burun şekil sorunlarınızı ve nelerin düzeltilip nelerin düzeltilemeyeceğini doktorunuzla tartışmaktan geçer. Nefes almanız, burun akıntısı olup olmadığı, geniz ardına akıntı ve baş ağrısı olup olmadığını belirlemeniz bu ameliyatla birlikte bu problemleri de ortadan kaldıracaktır.

Amaç Buruna Yüze En Uygun Şekli Vermek
Burun estetiğinde amaç yüzünüze en uygun burun şeklini oluşturmaktır. Cildiniz, kıkırdaklarınızın inceliği, önceden geçirdiğiniz burun ameliyatları başarı oranını etkiler. Tek başına en güzel burunun yapılması değil yüzünüze en uygun burunun yapılması önemlidir.

Estetik Burun Ameliyatı İçin Uygun Yaş Nedir?
Estetik burun ameliyatı ( Rinoplasti ) burun gelişimi tamamlandıktan sonra yapılabilir. Bu sınır genellikle her iki cins için de 17-18 yaşlarıdır. Ameliyat genel anestezi ya da lokal anestezi ile yapılabilmekle beraber, hem cerrahın hem de hastanın konforunun en üst düzeyde sağlanması açısından, kliniğimizde genel anestezi ile yapılmaktadır.

Estetik Burun Ameliyatı İçin Uygun Adaylar
-Yandan bakıldığında burun kemiğiniz kemerliyse
-Burun delikleriniz genişse
-Burun ucunuz aşırı kalın, geniş ya da aşağı doğru sarkmışsa
-Cepheden bakıldığında burnunuz çok geniş görünüyorsa
-Burnunuz yüz hatlarınıza göre genişse
-Burnunuzda çarpıklık varsa
-Burnunuzun şeklinden psikolojik olarak rahatsızlık duyuyorsanız
-Doğumsal bir deformasyon sözkonusu ise
-Önceden geçirilmiş burun estetiği operasyonu sonrasında burnun görüntüsünde bir bozukluk kalmışsa
-Yaralanmalar sonrasında burun şeklinde deformasyonlar oluşmuşsa burun estetiği yaptırılabilir.

Estetik Burun Ameliyatı Teknikleri
Estetik burun ameliyatı ( Rinoplasti ) Açık ve kapalı olmak üzere temelde iki farklı teknik ile yapılmaktadır. Kapalı teknikte kesiler burun içinden yapılır, açık teknikte ise burun içinden yapılan kesilere ek olarak burunun kolumellasında (orta desteğinin dıştan görünen bölümü) yaklaşık 2 milimetre uzunluğunda çok küçük bir kesi yapılmaktadır. Eğer burun kanatlarının daraltılması gerekiyor ise; burun kanatlarının tabanındaki kıvrımda kalacak şekilde yaklaşık 5-6 milimetrelik ek kesiler de yapılabilir. Ameliyat ortalama olarak 2 saat kadar sürecektir.

Operasyon Süreci
Dünyada en çok yapılan estetik amaçlı ameliyatlar burun ameliyatlarıdır. 1-1.5 saati aşmayan ameliyat sonrasında morluk ve şişlik ile ağrı gelişen teknoloji ile birlikte daha az görülmektedir. Operasyon sonrasında burun içinde bir gün kalacak tampon ve burun dışını saran minik bir alçı konulacak. Ameliyatın ertesi günü ise burun içi boşaltılacak, nefes almanız normale dönecektir.

Operasyon Sırasında ve Sonrasında Ağrı Hissedilir mi?
Burun Estetiği Ameliyatı Sırasında uygulanan uzun süreli ağrı kessici ilaç ve burun içine enjekte edilen lokal anestezik maddeler sayesinde ameliyattan çıktıktan sonra hastalar genellikle ağrı hissetmemektedirler. Daha sonraki günlerde hastaya verilen agrı kesici ve antiinflamatuar etkisi olan ilaçlar sayesinde normal şartlarda hastalar ağrıdan şikayet etmezler. Ağrı oluşmaması için dikkat edilmesi gereken durumlardan biri de ameliyat sonrası ilk iki gün sert gıdaların yerine yumuşak gıdaların tüketilmesidir. Sonuç olarak doktor önerilerine uyulduğu takdirde burun estetiği ameliyatından sonra ağrılı bir dönem yaşanmamaktadır.

Operasyon Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler
Burun üzerinde konulan ve 7-10 gün arasında kalacak olan alçının ıslanmaması gerekir. Bir hafta boyunca aşırı yüz hareketleri ve gülmekten kaçınmanız, 5 gün kontak lens takılmamanız, 3 hafta süre ile de burnunuza sert bir şekilde dokunmamanız gerekir. Yaklaşık iki ay boyunca da aşırı sıcak burnunuzun şişmesine neden olacağı için güneş ışığından uzak durmanız gerekir.

-Dişlerinizi ilk 10 gün çok dikkatli fırçalamanız gerekir
-Ameliyat sonrası fazla fiziksel aktiviteden uzak durun
-Burnunuzdaki sargılar alınıncaya dek banyo yapılmamanız ve buharlı ortamda bulunmamanız gerekir
-Burun ameliyatlarından sonra göz altlarında ve yüzde şişme olabilir. Şişlikler 1-2 hafta içinde inecektir
-16 hafta boyunca her türlü gözlük kullanılmaması daha sonraki dönemde hafif bir çerçeve kullanmanız gerekir

Burnunuz açıldıktan sonra burun cildini sıvı sabun veya özel losyonlarla temizleyiniz. Bantlarınız alındıktan sonra makyaj yapabilirsiniz..

Çene Estetiği

Farsça kökenli bir kelimedir “Çene” kelimesi. İçinde “çene” kelimesini barındıran tüm deyimler söz sözleme ve konuşma üzerine birer vecize olmuştur hep; “çene çalmak”, “çenesi düşmek” “çeneye vurmak” gibi. Tarih boyunca büyük ve güçlü çeneye sahip insanların sözü dinlenen, sözü geçen ve hatta iktidara hükmeden insanlar olmasının mutlaka bir ilişkisi vardır bu durumla. Acaba Bill Clinton’ın başkan olmasında çenesinin yüzüne kattığı “kararlılık” ifadenin ne kadar etkisi vardır? Geniş çene yapısına sahip Alec Boldwin’ i otoriter rollerde görmemizin, çıkıntılı bir çene ucu olan Tom Hanks’i duygusal rollerde izlememizin bir sebebi de yüzlerinin harmonisine katkıları bulunan bu çene yapılarıdır. “Çocuklar Duymasın” dizisinin otoriter babası “Tamer Karadağlı’ nın yakışıklı yüzüne güç katmış çenesi, rolünü bize başarıyla aktarmasına başkaca bir etken olmuştur. İlm-i Sima’da geniş çeneye sahip olanların; otoriter, aşırı yuvarlak olanların; enerjik, ileriye doğru aşırı çıkıntılı çenesi bulunanların; inatçı, yukarı doğru eğik olanların; zevkine düşkün, küçük olanların; kararsız bir görüntüsü olduğu söylenebilir. Yüzün her estetik ünitesi birbiriyle uyum içerisinde bulunca güzel ya da yakışıklı bir yüzden bahsedilir. Bununla birlikte; çene, yüzün estetik üniteleri içerisinde en belirleyici role sahip bölümlerden biridir.

Çeneye dair estetik müdahalelere 4 şekilde karar verilir;

Bunlardan birincisi; kemik yapılara dokunmadan yumuşak dokulara yapılan müdahalelerdir. Burada özellikle eksikliği ya da yetersizliği bulunan bölgeye dolgu maddeleri enjekte edilerek yeterli düzelme sağlanabilir. Çene kemiğinde kesi istemeyen hastalar ve hafif düzeltmeler ihtiyacı olan hastalara dolgu uygulamaları hastanın ihtiyacını karşılar. Bununla birlikte, dolgu uygulamaları geçici uygulamalar olduğu için 2 sene sonra tekrar edilmeleri gerekir.

İkincisi; hastaların yüzünde başka bir estetik üniteye müdahale etmeden sadece çeneye yönelik estetik kusurları gidermeyi amaçlayan operasyonlardır. Bu hastalarda ihtiyaca göre çene ucu ileriye, geriye, sağa, sola, aşağıya ya da yukarıya doğru yer değiştirilir. Çene ucu hafif çıkıntılı hastalarda bazen sadece törpüleme işlemi yeterli olur. Çene ucunun özellikle aşağı alınması gereken durumlarda çene ucu ile çene arasında bir boşluk kalacağından bu boşluğu doldurmak için kemik yamalara ihtiyaç duyulabilir. Bu kemik yamalar genellikle hastanın kalçasından alınır. Çene ucunu ileriye almak gerektiğinde bu müdahale hastanın ihtiyacına göre çene ucu kesilerek yapılabileceği gibi çene ucuna dışarıdan konacak bir protezle de yapılabilir. Sadece çeneye yönelik yapılan estetik operasyonlar çene ucuyla sınırlı değildir. Hastanın çene köşelerine de estetik ameliyat yapılabilir. Çene köşeleri aşırı belirgin ve çok geniş çenelerde çeneye yapılan kesme ve törpüleme işlemleri ile istenilen sonuç elde edilir. Bununla birlikte çene köşeleri belirgin olmayan, silik ya da yukarıda bulunan hastalarda protez uygulanır.

Üçüncüsü; alt ve üst çenelerin birbirleriyle ilişkisi bozulmuş ve ağız kapanışlarında problem olan hastalara yapılan operasyonlardır. Bu hastalarda estetik görüntünün yanında çenenin kapanışını da düzenleyen ortognatik cerrahi ya da tek çene, çift çene ameliyatları da denilen cerrahi işlemler uygulanır. Ortognatik cerrahi için yapılacak müdahalelerden önce hastanın ortodontik bir muayeneden ve tedaviden geçmesi gerekir. Sadece alt çeneye, sadece üst çeneye ya da her ikisine birden cerrahi uygulanabilir. Bu uygulamalarda alt ve üst çenelere hastanın ihtiyacına göre ileri, geri, yukarı, aşağı ya da öne ve arkaya alma işlemleri uygulanır. Çeneler yeni yerlerine yerleştirildiğinde titanyum plaklar ile sabitlenirler.  Ortognatik cerrahide hastaların çeneleri dişleriyle beraber yer değiştirildiğinden hastanın bozuk olan alt ve üst dişlerin ilişkisi ameliyattan sonra düzelir. Bununla beraber çoğu hastada ortodontik tedavi cerrahi uygulamalardan sonra da devam eder.

Dördüncüsü; hastanın yüzüne uygulanması planlanan burun estetiği gibi operasyonlara ek olarak çeneye estetik uygulamaların yapılmasıdır. Bu hastalar sıklıkla estetik burun ameliyatı isteyen hastalardır ve hastalara sadece burun ameliyatı ile yüzde bir denge yakalanmayacağı düşünüldüğü zaman burunla beraber çeneye de estetik operasyon yapılır. Elmacık kemiklerinin daha belirgin olmasını isteyen hastalarda da çeneye estetik düzeltmeler gerekebilir. Elmacık kemikleri belirginleşen hastalarda çene ucunun geride olması yüzde denge ve harmoninin bozulması anlamına geleceği için kombine uygulamalar gerekebilir.

Yüze uygulanılan başka estetik ameliyatların da çeneye etkisi olmaktadır. Örneğin yüz germe, orta yüz kaldırma, ya da boyun germe ameliyatlarında çene konturları da olumlu yönde değiştirmektedir. Bazı hastalara uygulanan bu operasyonlar ile çene bölgesine başka hiçbir uygulama yapmadan değişim elde edilebilir.

Çene Kanserleri

Çene kemiğinin kanseri; çenenin kendi dokularından kaynaklanabileceği gibi ağız ve solunum yollarının yumuşak doku kanserlerinin çene kemiğine yayılmasıyla da görülebilir. Alkol ve sigara tüketimi, uygun hazırlanmamış protezler, bozuk ağız hijyeni, tedavi edilmemiş diş çürükleri ve çene kistleri gibi sebepler çene kemiğinde kansere yol açabilir. Çenede bulunan kist ve kitleler diğer kanserlerde de olduğu gibi iyi huylu ve kötü huylu olabilir. İyi huylu lezyonlar genelde yapılacak uygun bir cerrahi müdahale ile tedavi edilebilirler. Kötü huylu lezyonlarda da cerrahi ilk yapılacak işlemdir. Kötü huylu lezyonlar için cerrahiye ek olarak ışın tedavisi (radyoterapi) ya da ilaçla tedavi (kemoterapi) gibi ek tedavilere ihtiyaç duyulabilir.

Çene Kanserlerinin Tedavisinde Cerrahi
Çene kanserlerinin cerrahi tedavisinde öncelikle kanserli doku çıkartılır ve hastanın kanserli dokulardan kurtulması sağlanır. Daha sonra ise çıkartılan kemik dokunun yerine yeni bir kemik doku çeneye nakledilir. Çeneye kemik dokunun transferinde en çok bacak kemikleri ve kalça kemiği kullanılır. En sık kullanılanı ise bacakta bulunan kemiklerdir (fibula kemiği). Çeneyi kemik transferi ile yeniden oluşturmak hastanın kanser tedavisi sonrasında katı besinler ile beslenmesi için önemli olduğu kadar hastanın tekrar sosyal yaşantısına geri dönmesini sağlayacak estetik görünümün kazandırılması açısından da önemlidir.  Hasta ile hekim arasında çene kanserinin tedavisi sırasında yakın bir ilişki gerekir. Ameliyat sonrasında hastanın beslenmesinden, ağız hijyeninin bakımına, hastanın yatarken pozisyonuna kadar hasta ve hasta yakınının hekim ile birlikte hareket etmesi gerekir.

Çene Kemiğinin Onarılmasında Mikrocerrahinin Kullanılması
Mikrocerrahi; çıplak gözle dikilmesi imkânsız olan damar ve sinirlerin mikroskop kullanılarak dikilmesini sağlayan bir cerrahi tekniktir. Mikrocerrahi uygulamaları için özel cerrahi ekipman ve deneyimli cerrah gerekir. Çenede bulunan kanserli dokunun çıkartılması sonrası yeni kemik dokusu çeneye sıklıkla mikrocerrahi teknik ve yöntemleri kullanılarak nakledilir. Mikrocerrahi ile bacaktan alınan kemiği besleyen damarlar çeneye yakın bölgede bulunan damarlara dikilir. Böylece bacak kemiği, nakledildiği çene bölgesinde de kan dolaşımı kazanmış olur. 

Çene Kemiğinin Onarılmasında Diğer Yöntemler
Uzun ameliyat süresinden olumsuz etkilenebilecek yaşlı hasta grubunda ya da mikrocerrahi yapmanın mümkün olmadığı yüz veya bacak damarları ile ilgili problemleri olan hastalarda titanyum ya da çelik plaklarla ya da titanyum implantlarla da çene kemiği onarılabilir. Ancak bu yöntemlerin önemli bir dezavantajı zaman içerisinde plak ya da implantları yerinde tutan vidaların kemik içerisinde aşınmalara sebep olabilmesidir. Bu durum gerçekleştiğinde plak ya da implant uygulandığı çene bölgesinde yerinden çıkar. Bu yüzden hastalar öncelikle mikrocerrahi yönünden değerlendirilir eğer mikrocerrahi uygulamak mümkün değilse plak ya da implant yöntemleri uygulanır.

Çene Kanseri Tedavisi Sonrası Dişlerin Durumu
Çene kanserli hastalarda, her ne kadar kanser tedavisi yapılıyorsa da hastanın kanser tedavisi sonrası fonksiyonel ve estetik açıdan en iyi duruma getirilmesi hedeflenir. Çenedeki kanserli dokunun çıkartılması sırasında kanserli dokunun üzerinde bulunan dişlerde kanserle beraber alınır. Hastanın çene kemiği onarıldıktan 6 ile 12 ay sonra nakledilen yeni kemiğin üzerine diş implantı uygulaması yapılır. Böylece hastanın kansere yakalanmadan önceki diş yapısına tekrar ulaşması sağlanır. Hastanın estetik görünümünün düzelmesi ve yeniden sorunsuz beslenebilmesi kansere yakalanmış olmanın verdiği psikolojik hasarın düzelmesinde çok önemli unsurlardır. 

Deri Kanseri

Eğer deri kanseri bulunan bir hastamız iseniz ya da deri kanseri olduğunuzdan şüpheleniyor iseniz aşağıdaki 20 maddelik bilgilerin sizi aydınlatacağını düşünüyoruz. Ancak tanı ve tedavi süreci hakkında ayrıntılı bilgiyi Plastik Cerrahi Uzmanınızdan almalısınız. 

1) Toplumda en sık görülen kanser tipi “deri kanseri” dir. Görünen bölgelerde olması nedeniyle genelde erken tanı konulan bir kanserdir.

2) Ozon tabakasında bulunan incelmeler nedeniyle deri kanserinin görülme riski artmıştır. Açık tenli ve çilleri olan hastalar, ailesinde deri kanseri bulunanlar, güneşe fazlasıyla maruz kalan kişiler, osteomiyelit gibi kronik yarası bulunan hastalar, ışın tedavisi gören hastalar ve arsenik veya zift gibi kimyasal maddelere uzun dönem maruz kalmış kişiler risk altındadırlar.

3) Deri kanserinden korunmak için güneş altında daha az zaman geçirmek, yaz aylarında güneşten koruyan kremlerin doğru kullanılması, vücut benlerinin ve şüphelenilen lezyonların dermatoskop ile düzenli muayenesi önemlidir.

4) Deride 1 ay içerisinde iyileşmemiş kabuklanmaların veya yaraların deri kanseri olabileceğinden şüphelenilmesi gerekir.

5) Bazen deri kanseri deride uzun süredir bulunan bir “ben” ya da keratozdan (derinin kalınlaşması) gelişebilir.

6) Bir “ben” in son birkaç ay içerisinde büyümeye başlaması, sınırlarının düzensiz bir görünüm kazanması, renginde değişiklik olması, ciltten kabarıklığının artması ya da üzerinde yara açılması bu “ben” in kansere dönüştüğü anlamı taşıyabilir. 

7) Deri kanserinin kesin tanısı; şüphelenilen lezyonunun bir kısmının ya da tamamının ameliyat ile çıkartılıp alınan örneğin mikroskop altında bir patoloji uzmanı tarafından incelenmesi ile konulur.

8) Deri kanserinin birçok tipi vardır ancak bunlardan 3 tanesi tüm deri kanserlerinin %99’unu oluşturur. Biz; cilt kanserlerinin tedavisiyle uğraşan hekimler için hastada bulunan deri kanserinin tipi çok önemlidir. Deri kanserinin bir çeşidinin tedavisinde sadece ameliyat ile lezyonun çıkartılması sonucu hasta sağlığına kavuşurken, bir başka deri kanseri çeşidinde lezyon ameliyat ile çıkartılsa, ek tedaviler uygulansa bile hasta hayati risk altında olabilir.

9) Tüm deri kanseri çeşitlerinin tedavisinde ameliyat ile kanserin çıkartılması genellikle gerekir. Bazı durumlarda radyoterapiye, kemoterapiye, immünoterapiye ya da başka ek tedavilere ihtiyaç duyulabilir.

10) En sık görülen ve tedaviye yanıtı en iyi olan deri kanseri tipi “Bazal Hücreli Kanser” dir. Bazal hücreli kanser ameliyat edildiği takdirde nadiren nüks eder. Vücudun başka yerlerine yayılan bir kanser değildir. Tedavi edilmediği takdirde ya da tedaviye geç başlandığı takdirde bulunduğu yerde derinleşen ve büyüyen bir yapıya sahiptir. İlerlemesi yavaş olup bazen 5-6 yıl gibi uzun bir süre içerisinde 2 katı büyüklüğe ulaşır.

11) Bazal hücreli deri kanserinin yaş ilerledikçe görülme riski artmaktadır. En sık 60-80 yaş arasında gözlenir.

12) Bazal hücreli kanserin ameliyat ile tam olarak çıkartılması genellikle tedavi için yeterlidir.

13) İkinci sıklıkta görülen deri kanseri “Skuamöz Hücreli Deri Kanseri” dir. Kanayan, büyüyen, görünümü değişen lezyonlar ve tam iyileşmeyen yaralar şeklinde belirti gösterebilir. Alt dudakta ve kulaklarda bulunan ve 4 haftadan uzun süren yaraların bu kanser tipi olduğundan şüphelenilmesi gerekir. 

14) Skuamöz hücreli kanserin hızlı yayılım yapabilme riski olduğundan biraz daha fazla önemsenmesi gerekiyor. Özellikle bölgesel lenf bezlerine yayılma riski vardır.

15) Skuamöz hücreli kanserin ameliyat ile tam olarak çıkartılması tedavi için gerekir. Bu kanser türü lenf bezlerine yayılabildiği için bazı durumlarda bölgesel lenf bezlerinin de ameliyat ile çıkartılması gerekebilir. Bazı durumlarda ise ışın tedavisi gerekebilir.

16) Diğer deri kanserlerine göre daha nadir görülen ve en kötü huylu deri kanseri malignmelanomdur. Erken tanı ve tedavi bu kanserde hayat kurtarıcıdır.

17) Çocukluk çağında ciddi güneş yanıkları geçirmiş hastalar risk altındadır. Kronik güneş hasarı da malignmelanom gelişiminde etkilidir.

18) Mavi veya yeşilgöz rengi bulunan insanlarda, açık deri rengine sahip insanlarda, sarı ve kızıl saçlı insanlarda, çillenmeye yatkın insanlarda, bronzlaşmadan güneş yanığı gelişen insanlarda malignmelanom gelişme riski diğer bireylerden daha fazladır.

19) Malignmelanomun tedavisinde ameliyat ile kanserin çıkartılmasının yanında bazı durumlarda bölgesel lenf bezlerinin ameliyat ile çıkartılması gerekebilir. Ek olarak immünoterapi, kemoterapi ya da radyoterapiden fayda sağlanabilir.

20) Son olarak; cildinizi düzenli olarak muayene ediniz. Şüphelendiğiniz bir lezyon var ise Plastik Cerrahi Uzmanınıza başvurunuz.

Diyabetik Ayak Yaraları

Diyabet hastalığı (Şeker Hastalığı), kan şekerinin yüksekliği ile seyreden, yaşam boyu süren bir hastalıktır. Kan şekeri düzeyi kontrol altına alınamayan diyabetik hastalarda ilerleyen dönemde retinopati (görme bozuklukları), nefropati (böbrek fonksiyon bozuklukları), angiopati (damar tıkanıkları) ve nöropati (sinir harabiyetleri) gibi komplikasyonlar görülebilmektedir. Diyabetik ayak; diyabetin uzun dönemde sebep olduğu ayak damarlarında tıkanıklık ve ayak sinir uçlarında hasara bağlı gelişen diyabetle ilişkili ciddi bir komplikasyondur. Diyabet hastalarının yaklaşık %15’i diyabetle ilişkili ayak yarasına yakalanmaktadırlar ve ayağında yara açılmış olan diyabetik hastaların yaklaşık % 10’u parmak ya da ayaklarını kaybetmektedirler. Eğer bir diyabetik hastada ayak yarası oluşmuşsa bu durum şeker hastalığının ileri evrede olduğunun göstergesidir. Bu nedenle şeker hastalarının düzenli ayak bakımı yapmaları ve küçükte olsa bir yara oluşmuşsa vakit geçirmeden diyabetik ayak yaralarıyla ilgilenen bir hekime başvurmaları gerekmektedir.

Diyabetik Ayak Yaralarından Korunmak İçin Şeker Hastaları Neler Yapmalıdırlar?
Diyabeti bulunan hastaların ayaklarında yara oluşmaması için kan şekerinin kontrol altına alınması, sigaradan uzak yaşamaları, ayaklarına uymayan ayakkabıları giymemeleri, çıplak ayakla dolaşmamaları, düzenli ayak bakımı yapmaları gerekmektedir. Bu önerilere uymayan hastalarda ek olarak damar tıkanıklığı veya sinir hasarı varsa diyabetik ayak hastalığına yakalanma riskleri çok artmaktadır.

Diyabetik Ayakta Tedavi Nasıl Yapılır?
Diyabetik ayak yarası bulunan hastaların tedavisinde birçok branş hekiminin bulunduğu multdisipliner bir yaklaşım en doğru olanıdır. Sıklıkla tedaviye Plastik ve rekonstrüktif cerrahi, ortopedi, enfeksiyon hastalıkları, dahiliye, endokrinoloji, damar cerrahi ve girişimsel radyoloji branşlarından bir ya da bir kaçı müdahil olurlar. Kan şekeri 150’ nin üzerinde bulunan hastalarda yara iyileşmesi bozulduğu için bu hastalarda tedaviye önce kan şekerini kontrol altına almakla başlanır. Yara iyileşmesini bozan bir başka faktör de yaraya yeterince kan akımının ulaşmamasıdır. Bu nedenle hastaların ayaklarına kan akımını sağlayan atardamarların tıkanık olup olmadığını tespit etmek gerekir. Bunun için hastalara doopler USG, angiografi ya da MR angio gibi tetkiklerden uygun olanları yapılır. Eğer bu hastaların ayak damarlarında tıkanıklık varsa bunları açmaya yönelik işlemleri yapmak gerekir.

Tüm bunlarla beraber hastaların yaralarına yönelik uygulamalar da eş zamanlı yapılmaya başlanmalıdır. Hastaların yaralarının derecesine göre yapılacak işlemler değişir. Enfeksiyon bulgularının olmadığı, cilt altı dokulara ilerlememiş ve sadece cildi etkileyen yaralar, uygun pansumanlarla tedavi edilir. Üzerine enfeksiyonun eklendiği kas, tendon ve kemiklere kadar ilerlemiş yaralarda en uygun antibiyoterapinin yanında yaralarının sıklıkla yıkanması gerekir. Aynı zamanda bu hastalarda geleneksel pansuman uygulamaları yerine yeni kuşak pansuman malzemelerini kullanmak gerekebilir. 

Diyabetik Ayak Cerrahi Tedaviye Hazırlık Nasıl Yapılır?
Ölü dokuların bulunduğu hastalarda bu dokuların temizlenmesi işlemi yapılır. Bazen bu işlem birkaç kez tekrarlanır. Pansuman uygulamaları ile iyileşmenin mümkün olmadığı derin ve geniş yaraların kapatılması için ameliyat gereklidir. Ameliyat planlanan yaraların ameliyata hazırlanması sırasında vakumlu yara bakım sistemlerinden sıklıkla faydalanılır. Aralıklı vakum ve yıkamalar yaparak yarayı temizleyen bu sistemler hastalara 2-3 gün arayla 2-3 kez uygulanır. Bazen uygulama sayısını arttırmak gerekebilir.

Diyabetik Yaraları Kapatmak İçin Uygulanabilecek Cerrahi Teknikler Nelerdir?
Ameliyata hazır hale gelen diyabetik yaraların kapatılması için uygulanacak cerrahi tekniğe yaranın genişliği ve derinliğine göre karar verilir. Yara kemiğe kadar ulaşmamışsa lokal deri flebi (deri kaydırma ameliyatı) ya da deri greftleri (deri yaması ameliyatı) uygulamak gerekir. Ancak kemiğe kadar ulaşan yaraların kapatılması için daha uzun zaman alan daha büyük ameliyatlara gerek vardır. Ayak kemiklerinin etkilendiği diyabetik hastalar ayaklarını kaybetme riskiyle karşı karşıyadırlar. Bu hastalar için vücudun başka bölgesinden mikrocerrahi kullanılarak kas ve deri transferi yapmak gerekir. Mikrocerrahi; çıplak gözle dikilmesi imkansız olan damar ve sinirlerin mikroskop kullanılarak dikilmesini sağlayan bir cerrahi tekniktir. Mikrocerrahi uygulamaları için özel cerrahi ekipman ve deneyimli cerrah gerekir. Kemiklere kadar ulaşmış derin ve geniş yarası bulunan diyabetik hastalarda sırttan ya da uyluktan alınan bir kas, mikrocerrahi ile ayak bölgesine nakledilir. Bu transfer öncesinde kas dokusunun nakledileceği ayağın atar damarlarının sağlıklı olduğunun tespit edilmesi için ameliyat öncesinde doopler veya anjiografi yapılır. Mikrocerrahi ile transfer edilen kas dokusunun, enfeksiyonu yenme ve altta bulunan kemiği besleme kabiliyeti oldukça fazladır. Diyabete bağlı ayak yarası nedeniyle ayağı kesilmesi noktasına gelmiş birçok hastada mikrocerrahi ile kas transferi yapmak ayağı kurtarmak için en etkili seçenektir.

Diyabete Bağlı Ayak Yarası Bulunan Hastalarda Başka Tedavi Seçenekleri Var mıdır?
Vakum ve diğer yeni nesil pansuman uygulamaları dışında Hiperbarik oksijen tedavisi, Ozon tedavisi, Büyüme hormonu uygulamaları, Kök hücre uygulamaları, hastalığın şiddetine ve ihtiyaca göre kullanılmaktadır.

Dudak ve Damak Yarığı

Dudak-damak yarıklı bebeklerin tedavisine gönül vermiş hekimler olarak biliyoruz ki; sizlerin en büyük kaygıları tedavi sürecinde bulunan belirsizliklerdir. Ailelerin, hastalığın çözümü hakkında yeterince bilgi sahibi olduklarında kaygıları azalacaktır. Bazı hastalarda dudak ve damak yarığı beraber görülebildiği gibi bazı hastalarda sadece dudak yarığı bazılarında ise sadece damak yarığı görülebilir. Bu makalede, dudak yarığı ayrı damak yarığı ayrı ele alınmıştır.

Dudak Yarığı
Dudak Yarığı Nedir? Ne Sıklıkta Görülür?

Dudak yarığı, bebeğin anne karnında üst dudak ve burun tabanı arasındaki birleşmenin gerçekleşmemesi sonucu oluşur.Dudak yarıklı bebeklerde problem, hem dudakların birbirinden ayrı olması, hem de bu bebeklerinburunlarında şekil bozukluğu bulunmasıdır. Dudak yarığı toplumda 1000 canlı doğumda bir görülen ve oldukça sık diyebileceğimiz bir oranda görülür. Bu probleme sahip tek aile olmadığınızı birçok ailenin sizin geçeceğiniz süreçten geçtiğini bilmenizi isteriz.

Dudak Yarıklı Bir Bebeğe Sahip Aile Ne Yapmalıdır?
Aileler için dudak yarıklı bir bebek sahibi olmak psikolojik bir travmadır. Bu travmayı arttıran en önemli unsurlar ise ailelerin bebeklerinin hastalığı ve tedavi süreci hakkında yeterince bilgilendirilmemeleridir. Özellikle dudak yarığı bulunan hastalar için tedavi süreci doğduktan hemen sonra başlar. İlk yapılacak işlem diş hekimleri arasında ortodonti uzmanlığı bulunan bir hekim tarafından bebeğin değerlendirmesidir. Ortodontik tedavinin amacı birbirinden ayrı bulunan dudakların birbirine yaklaştırılması ve burunda bulunan şekil bozukluğunu en aza indirmektir.

Dudak Yarığının Getirdiği Şekil Bozukluğu Her Bebekte Aynı mıdır?
Sağlıklı bir bireyde üst dudak üç bölümden oluşur. Üst dudağın ortasında hekimlerin filtrum diye isimlendirdiği bir bölüm vardır. Filtrumun her iki yanında dudağın yan bölümleri bulunur. Dudak yarığı filtrum ile dudağın yan bölümleri arasında birleşmeme şeklinde görülür. Bu tek taraflı olabildiği gibi filtrumun her iki yanında da yarık bulunan bebekler vardır. Ayrıca yarık bulunan taraf üst dudağın kırmızısının hemen üzerinde bir çentik şeklinde görülebileceği gibi burun tabanına kadar tüm dudağı kesen bir yarıkta bulunabilir. Ayrıca bazı hastalarda üst çenede de yarık bulunabilir

Dudak Yarıklı Bebekler Ne Zaman Ameliyat Edilirler?
Dudak yarıklı bebekler için düzeltme ameliyatı bebekler 2,5 aylıkken yapılır. Dudak yarığını onarma ameliyatından önce çocukların 4,5 kiloya ulaşmış olması istenir. Ameliyattan önce yapılan bazı kan değerlerinin normal olması ameliyat için önkoşullardır. Operasyon için bebeğin kilo alması ve kan değerlerinin normal olmasının istenmesi bebeğin anestezi risklerini en aza indirmek için önemlidir.

Dudak Yarıklı Bebeklerin Ameliyatı Sırasında Nelerin Düzeltilmesi Hedeflenir?
Bu bebeklerin ameliyatında yarık olan dudağın orijinaline (anatomik onarım) uygun olarak onarılmasının yanında burunda ki şekil bozukluğu da düzeltilir.

Aileler Bebeklerini Ameliyattan Sonra Ne Zaman Emzirebilirler?
Anneler bebeklerini ameliyattan 3 saat sonra emzirebilirler. Dudak yarığı ameliyatı olan bebeklerin emzirilmelerinde bir sakınca yoktur.

Ameliyat Sonrası Ailelerin Dikkat Etmesi Gereken Unsurlar Nelerdir?
Bazı hastaların ameliyat sonrası silikon yapıda bir burun şekillendirici kullanmaları gerekebilir. Silikon burun şekillendirici kullanması istenilen hastaların burun şekillendiricisini en az 3 ay kullanması gerekir. 

Hastalara İleriki Yaşlarda Başka Ameliyatlar Gerekebilir mi?
Özellikle dudağın şeklinde küçük düzeltmeler isteyen hastalara makyaj ameliyatlar ilerleyen yaşlarda yapılabilir. Bunun yanı sıra üst çene de yarığı bulunan hastalara 7-8 yaş arasında üst dişleri korumak amacıyla bir kemik yamanın üst çeneye konması gerekebilir. Ayrıca 17 yaşından sonra hastalara eğer ihtiyacı varsa estetik burun ameliyatı yapılabilir.

Damak Yarığı
Damak Yarığı Nedir? Ne Sıklıkta Görülür?

Damak yarığı, küçük dilden başlayıp dişlere doğru damağın orta hatta birleşmemesi şeklinde görülen bir doğumsal bozukluktur. Damak yarığında küçük dil hemen her zaman iki tane şekilde görülür. Damak yarığı toplumda 2500 canlı doğumda 1 görülen bir hastalıktır. Zaman zaman dudak yarığıyla beraber görülebildiği gibi dudak yarığı bulunmadan da damak yarığına sahip hastalar olabilir.

Damak Yarıklı Bir Bebeğe Sahip Aile Ne Yapmalıdır?
Damak, burun ile ağızı birbirinden ayıran bir bariyerdir. Damakta yarık olduğu zaman bebeklerin ağızlarından içeri bakıldığında burun boşluğu görünecektir. Bu durumun yarattığı en önemli sorun ise ailelerin bebeklerini emzirememeleridir. Çünkü emme işlemi bebeğin ağız içerisinde vakum yaparak gerçekleştirdiği bir eylemdir. Damak yarık olduğu için bebek emme işlemini yerine getiremeyebilir. Bebeklerin annelerini emebilmeleri için diş hekimleri arasında damak yarığıyla ilgilenen ortodonti uzmanlarıtarafından bebeklerin ağız içine yerleştirecekleri bir protez kullanılabilir. Annenin sütünü sağıp kaşıkla vermesi, deliği geniş biberon kullanma ya da bebeğin emmesini kolaylaştıran başlığı bulunan biberonlar kullanılabilir. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın ailelerin bebeklerini en az 45 derece oturur pozisyonda ve az ama sık aralarla beslemelerini öneririz.

Ayrıca, damak yarıklı bebeği bulunan bir aile için bebeklerinin işitme testini yaptırmaları önemlidir. Bu bebeklerde orta kulakta sıvı birikebildiği için işitme kaybı yaşayabilirler. Bu durum düzeltmek için hastaların kulaklarına tüp takmak gerekebilir. Bunula ilgili bir diğer durum ise damak yarıklı çocukların sıklıkla üst ve alt solunum yolu enfeksiyonu geçirmeleridir. Damak yarığı ameliyatından sonra hastaların geçirdikleri bu enfeksiyonlar azalması beklenir.

Damak Yarığı Her Bebekte Aynı Şekilde mi Görülür?
Damak yarığının şekli her bebekte aynı değildir. Sadece küçük dilinde yarık bulunan bebekler olabildiği gibi yarık bazen tüm yumuşak damakta bulunabilir. Bazı hastalarda ise küçük dilden başlayıp dişlere kadar tüm damak yarık olabilir.

Damak Yarıklı Bebekler Ne Zaman Ameliyat Edilirler?
Damak yarıklı bebekler 9 aylık ile 18 aylık arasında iken ameliyat edilirler. Erken ameliyat edilen bebeklerde üst çene gelişiminde bozukluk olabilmektedir. Ameliyat için geç kalındığında çocuklar bazı harfleri doğru çıkartamazlar. En uygun zaman için Plastik Cerrahi Uzmanının önerisi önemlidir.

Damak Yarıklı Bebeklerin Ameliyatında Hedeflenenler Nelerdir?
Damak yarığı ameliyatında öncelikli hedef ağız boşluğu ile burun boşluğunu birbirinden ayıran damağın onarılmasıdır. Bunun yanı sıra damak yarığı onarımı sırasında hastanın ileriki yıllarda üst çene gelişiminin normal olmasını sağlamak, hastanın konuşmaya başladığında tüm harfleri doğru çıkartmasını sağlamak da hedeflenir. Bazı hastalarda damak onarımı sonrasında fistül ismini verdiğimiz küçük delikler kalabilmektedir. Damak yarığı onarımı sırasındaki hedeflerimizden biri de bu fistüllerin oluşmamasıdır. Damak yarığı onarımından sonra fistül oluşma riski %5’in altındadır. Fistül oluşmaması için çocukların ameliyat sonrası beslenme şekline dikkat etmelerini istiyoruz (Çocukların ameliyat sonrası beslenmesini aşağıdaki soruya verilen cevapta bulabilirsiniz). Bununla birlikte kulaklarında sıvı bulunan hastaların yaklaşık % 50’sinde damak yarığı onarımı sonrası bu sıvı birikimi düzelmektedir. Bunun için ek tedaviye ihtiyaç olup olmadığını doktorunuza sorunuz.

Aileler Çocuklarını Ameliyattan Sonra Nasıl Besleyebilirler?
Ameliyattan sonra ilk 3 gün hastaların berrak sıvı gıda ile beslenmeleri gerekmektedir. Daha sonra pürtüklü sıvı gıdaya geçilir. Ailelerin çocuklarını kaşıkla beslemeleri gerekmektedir. Hastaların 1 ay boyunca yumuşak ya da katı gıda yememeleri gerekir. Bisküvi ve benzeri gıda maddelerini de 1 ay boyunca yemelerini istemeyiz. Bunula birlikte çocukların biberon ya da pipetle sıvı almaları da bu 1 aylık süre zarfında uygun değildir. Çocuklar ameliyattan 1 ay sonra normal beslenmelerine geri dönebilirler.

Ameliyat Sonrası Ailelerin Dikkat Etmesi Gereken Unsurlar Nelerdir?
Çocukların ameliyattan sonra ellerini ağızlarına götürmemeleri gerekmektedir. Ailenin çocuğun damağını ellemesine engel olmasını özellikle istiyoruz. Damakta bulunan dikişlerin açılmaması ve ameliyat sonrası dönemde fistül adını verdiğimiz küçük deliklerin olmaması için hem çocukların damaklarına ellerini götürmemesi hem de yukarıdaki soruya verdiğimiz cevapta olduğu gibi ailelerin çocuklarını beslenmesi için koyulan kurallara uyması önemlidir.

Hastalara İleriki Yaşlarda Başka Ameliyatlar Gerekebilir Mi?
Ameliyat sonrası çocukların damaklarında fistül gelişmişse ve bu fistül çocuklarda konuşma bozukluklarına yada ağızlarına sıvı aldıklarında burundan gelmesine sebep oluyorsa bu durumda fistül kapatılması için ek ameliyata ihtiyaç duyulabilir. Ameliyat olmuş çocukların % 5’inden daha azında konuşma problemleri olabilir. Konuşma bozuklukları bulunan çocuklar için okul çağından evvel konuşmaya yönelik bir ameliyat gerekebilir. Damak yarıklı çocukların bazılarında ileriki dönemde üst çene gelişimi geri kalabilmektedir. 17 yaşından sonra üst çenenin öne alınması yada genişletilmesine yönelik bir ameliyat geçirmeleri gerekebilir. Bu çocukların 9 aylıkken damak yarığı ameliyatı geçirmeleri zorunludur. Diğer ameliyatlar ihtiyaç varsa yapılacak ameliyatlar olup bu ihtiyacın olup olmadığını doktorunuza sorunuz.

El Cerrahisi

El yaralanmaları, dejeneratif hastalıklar ve doğumsal eksikliklerin tedavisinde son yıllarda belirgin bir ilerleme görülmüştür. Bu ilerlemenin sağlanmasında plastik cerrahlar önemli rol oynamışlardır ki onların ana ilgisi hem fonksiyon hem de görüntüyü düzeltmektir. Bu yazı size sık görülen el problemlerinin neler olduğunu, plastik cerrahların bu problemleri düzeltmek için neler yaptıklarını ve sonuçlarını anlatmak için tasarlanmıştır. Bütün sorularınızın cevaplanması mümkün değildir, çünkü her problem kendine öz olup, bireysel farklılıklara bağımlıdır. Eğer prosedür hakkında anlamadığınız bir konu varsa mutlaka doktorunuza sorunuz.

Eğer El Ameliyatı Olmayı Düşünüyorsanız...
Eğer el ameliyatı olmayı düşünüyorsanız, bir plastik cerrah ile görüşmek iyi bir başlangıç noktasıdır. Cerrahınız sizi değerlendirecek, tedavi metotlarını size anlatacak ve cerrahinin gerekli olup olmadığına karar verecektir. Eğer ameliyata karar verilirse, detaylı bir şekilde cerrahi prosedür, cerrahinin nerede yapılacağı(muayenehane, klinik veya hastane), anestezi tipi ve kullanılacak cerrahi teknikler, muhtemel risk ve istenmeyen sonuçlar, iyileşme ve rehabilitasyon süresi ve fonksiyon ve görüntüdeki muhtemel sonuçlar konuşulur.  

Her Ameliyat Bir Miktar Belirsizlik ve Risk Taşır
Her yıl binlerce başarılı el ameliyatları gerçekleştirilmektedir. Her ne kadar yetenekli ve tecrübeli bir plastik cerrah tarafından yapılsa da ve bu ameliyatlar güvenli olsa da bir takım istenmeyen sonuçlar meydana gelebilir.

El cerrahisinin tüm tiplerinde enfeksiyon, kötü yara iyileşmesi, his ya da hareket kaybı, kanama gibi problemlerle karşılaşılabilir. Fakat bunlar nadir olmakla birlikte, genellikle tedavi edilebilirler.

El Yaralanmaları
El cerrahisinde en sık yapılan işlemler; kiriş, sinir, damar ve eklemlerin hasarını, kırılmış kemikleri ve yanıkları ve cilt yaralanmalarını onarmayı içerir. Modern teknikler cerrahın ciddi yaralanmalarda dahi fonksiyonu ve görüntüyü tekrar düzeltme kabiliyetini büyük oranda artırmıştır.

Şu anda plastik cerrahlar tarafından kullanılan teknikler arasında:

Greftleme: Hasarlı bölgeyi onarmak için vücudun sağlam bir bölümünden deri, kemik, sinir veya diğer dokuların naklidir.

Flep cerrahisi: Vücudun sağlıklı bir bölümünden hasarlı alana deriyi, alttaki yağ dokusu, kan damarları ve kas dokusu ile beraber taşımaktır.

Replantasyon veya transplantasyon: Mikroskop altında uygulanan aşırı derecede dikkatli ve ince bir cerrahi olan mikro cerrahiyi kullanarak kopmuş parmakları veya elleri tekrar yerine dikme işlemidir. Bu tür yaralanmalar geniş bir zaman dilimi içinde tekrarlayan birçok operasyona ihtiyaç duyabilirler.

Birçok vakada, cerrahi sonucunda yaralanmış ellere önemli derecede duyu ve fonksiyon kazandırılabilir. Fakat iyileşme aylar sürebilir ve sıklıkla rehabilitasyona ihtiyaç duyulur.

Karpal Tunel Sendromu
Karpal tünel, bilekte, kirişleri ve elin ana sinirlerinden birinin geçtiği bir tüneldir. Tünelin içindeki basınç çeşitli hastalıklardan(Romatoid artrit vb.), yaralanmalardan, gebelik sırasında sıvı toplanmasından, aşırı kullanmaktan veya tekrarlayıcı hareketlerden sonra artabilir. Tünelin içindeki sinirin üzerindeki bu basınç artması sıklıkla uyuşukluğun, ağrının ve bozulmuş el fonksiyonunun eşlik ettiği bir elektriklenme hissine neden olur. Bu şikayetler altındaki hastalık karpal tünel sendromu olarak bilinir.

Bazı vakalarda elin atele alınması ve antienflamatuar ilaçlar problemi çözecektir. Eğer bu işe yaramazsa cerrahi gerekebilir.

Ameliyatta cerrah avuç içinin ortasından bileğe doğru bir kesi yapar. Daha sonra basıncı azaltmak için sinire basınç yapan dokular kesilir. Ameliyattan sonra pansuman yapılarak ve atel kullanılarak hareket kısıtlanır, böylece iyileşme hızlandırılır. Ameliyat izi gittikçe kaybolacak ve zor görünür bir hale gelecektir.

Ameliyatın sonuçları kısmen durumun ne kadardır var olduğuna ve sinirin ne kadar zarar görmüş olduğuna bağlıdır. Bu yüzden eğer kendinizde karpal tünel sendromu olabileceğini düşünüyorsanız erken dönemde bir doktora başvurmanız iyi bir fikir olacaktır.

Romatoid Artrit
Romatoid artrit eklemlerin iltihabı, ellerin ve vücudun diğer bölümlerinin görüntüsünü ve fonksiyonunu etkileyebilen ve sakat bırakıcı bir hastalıktır. Sıklıkla parmak eklemlerini deforme eder ve hareketi engelleyecek şekilde parmakları bükülü bir pozisyonda durmaya zorlar.

Romatoid artritin neden olduğu sakatlıklar genellikle cerrahi kullanılmadan tedavi edilebilir, örneğin; özel cihazlar kullanarak veya zayıflamış alanları güçlendirmek için fizik tedavi yapılabilir. Ama bazı hastalar için cerrahi en iyi çözümdür. Cerrahınızla ve romatolojistiniz ile konuşarak ameliyat olup olmayacağınıza karar vermelisiniz.

Enflamasyon olan eklemlerden dokular çıkararak, tendonları yer değiştirerek veya yapay eklemler koyarak bilek ve el tedavi edilebilir. Cerrahiden sonra elinizi tam olarak kullanamasanız da fonksiyon ve görüntü açısından belirgin bir iyileşme bekleyebilirsiniz. Unutulmamalıdır ki, cerrahi altta yatan hastalığınızı tedavi etmez. Romatoid artrit elinize hasar vermeye devam edebilir ve bazen mükerrer cerrahi gerekebilir. Ayrıca romatoloğunuza tedavinin devamı için başvurmanız gerekebilir.

Dupuytren Kontraktürü
Avuç içinin cilt ve cilt altındaki dokusunun hastalığı Dupuytren kontraktürü olarak adlandırılır. Kalın, nedbe benzeri doku avuç içinde cildin altında oluşur ve parmaklara ilerleyip, parmağı avuç içine doğru çekip hareketini kısıtlayabilir. Bu hastalık çoğunlukla orta yaşta gelişir ve bilinen bir nedeni olmamakla beraber ailesel geçişi olabilir.

Cerrah kalınlaşmış dokunun bantlarını ve tendonları ayırıp parmağa daha iyi bir hareket sağlayabilir. Ameliyat çok dikkatli yapılmalıdır, çünkü elin ve parmakların sinirleri çoğunlukla bu anormal dokuya sıkıca yapışmıştır. Bazı vakalarda kalınlaşmış ve kıvrımlaşmış cildin yerine cilt grefti kullanılabilinir.

Ameliyatın sonucu hastalığın şiddetine bağlıdır. Genellikle el fonksiyonlarında fizik tedaviden de sonra belirgin bir iyileşme görülür.

Konjenital Defektler
Elin konjenital anomalileri doğumda var olan, el gelişimini etkileyen ve elin kullanımında belirgin problemlere neden olan deformitelerdir. Gelişen cerrahi teknikler ile beraber defektlerin çoğu, çok erken yaşta, hatta bazı hastalarda gebelikte ve diğerlerinde elin normal gelişimini ve fonksiyonunu bekleyerek 2 veya 3 yaşında düzeltilir.

En sık konjenital el anomalisi sindaktilidir. Burada iki veya daha fazla parmak birleşiktir. Cerrahi tedavi olarak parmakları birleştiren dokular kesilir, daha sonra vücudun başka bir yerinden alınan cilt greftleri buradaki boşluklara dikilir. Prosedür eğer kemikler de birleşik ise daha komplike bir hal alır. Cerrahi aynı zamanda tam bir hareketi ve normale yakın görüntüyü sağlamasına rağmen, greftlenmiş cildin rengi diğer ciltten bir miktar farklı olabilir.

Diğer sık görülen konjenital defektler, kısa, eksik veya deforme parmaklar, hareketsiz tendonlar ve anormal sinir veya damarlardır. Çoğu hastada bu defektler cerrahi olarak düzeltilir.

İyileşme ve Rehabilitasyon
El, vücudun çok hassas bir organı olmasından dolayı cerrahiden sonra hafiften ağıra kadar değişen ağrı olabilir. Cerrahınız sizin enjeksiyon veya ilaç tedavisi ile rahatlamanızı sağlayabilir. Elinizin ne kadar uzun süre hareketsiz bırakılacağı ve ne kadar hızlı normal aktivitelerine kavuşacağı cerrahinin tipine, genişliğine ve ne kadar hızlı iyileşebileceğinize göre değişir.

Elinizin daha çabuk iyileşmesi ve daha iyi kullanabilmeniz için deneyimli bir el terapisti tarafından fiziksel tedavi gerekebilir. Terapiniz el eksersizleri, masaj terapisi, elektriksel sinir uyarımı, splintleme, germe ve özel sargıları ihtiva eder. Eğer elinizi maksimum kullanmak istiyorsanız terapistin önerilerine harfiyen uymalısınız. 

Estetik Alın ve Şakak Germe

Estetik Alın Ve Şakak Germe (Kaş Kaldırma) Ameliyatı Nedir?
Alında, normalde derinliği kişiden kişiye farklılıklar gösteren enine çizgiler mevcuttur. Kaşlar arasında bu çizgiler dikey bir hal alır. Alın cildi de yüz cildinde olduğu gibi yaşın ilerlemesine paralel olarak gevşemeye, sarkmaya başlar ve mevcut çizgiler derinleşir. Zamanla kaşlar aşağı doğru iner ve kişide yorgun bakışlı bir yüz ifadesi ortaya çıkar. Kötü beslenme, sigara, düzenli olmayan yaşam tarzı, stres, hava kirliliği, cilt bakımlarının yetersiz yapılması veya hiç yapılmaması, yerçekimi etkisi ve mimikler estetik açıdan rahatsızlık verici bu sonucu kolaylaştırır.

Kimler Bu Ameliyat İçin İyi Bir Adaydır?
Bu ameliyat genellikle 40 yaşın üzerindeki, başka sağlık problemi olmayan erkek ve kadın hastalara uygulanır. Alın germe ameliyatı ile alındaki çizgiler minimal hale getirilir. Göz üzerine doğru sarkmış olan kaşların kaldırılarak olması gereken yere getirilmesi sağlanır ve kişiye diri bir bakış kazandırılır, aynı anda gözlerin yanındaki çizgilerin bir bölümü de bir ölçüde giderilebilir. Fazla miktarda sarkıklık varsa ve deri çıkarılması gerekiyorsa klasik alın germe yöntemi uygulanır. Klasik yöntemde saç çizgisinin 4-5 cm. kadar gerisinde taç tarzında bir iz kalır, ancak bu iz saçlı deri içinde gizlenir. Ancak bu yöntem uygulandığında saçlı deride uzun süren geçici his kaybı olur. Kaşları normal yerine getirmek için yapılan kaş asma ameliyatı alın germe ameliyatı ile iç içe bir ameliyattır. Ayrıca kaş asma ameliyatına gerek yoktur. Sadece şakak bölgesinden girilerek kaşların asılması ve kısmen alın gerilmesi tercih edilen bir yöntem değildir.

Ameliya Süreci
Alın germe ameliyatı son zamanlarda endoskopik yöntemle yapılabilmektedir. Fazla doku çıkarılması gerekmeyen hastalarda saç çizgisinin gerisinden, saçlı deri içinde 3 veya 4 adet 2 cm.lik kesi ile aynı sonuç alınabilir hale gelmiştir. Hastaların çoğunda bu yöntem uygulanmaktadır. Bu yöntemde ameliyat sonrası daha rahat geçmekte, saçlı deride his kaybı olmamakta ya da minimal olmaktadır. Ameliyat hastane koşullarında, anestezi uzmanının gözetiminde, ameliyathanede yapılır. Genel anestezi ile yapılabildiği gibi lokal anestezi ve intravenöz sedasyon (Damar yolu ile uyutma) yöntemi de uygulanabilir. 1.5-2 saat kadar sürer. Aynı gün eve çıkmak mümkündür. Gereğinde diğer estetik ameliyatlar ile aynı anda uygulanabilir. O zaman ameliyat ve hastanede kalış süresi uzar.

Ameliyat Sonrası
Ameliyat sonrası erken dönem genellikle rahat geçer. Alında ve gözler etrafında genel bir şişlik ve morarma olabilir. Uyuşukluk ve gerginlik hissi olabilir. Bunlar 2 hafta içinde kendiliğinden geçer. Gözler, burun ve ağzı açık bırakacak şekilde baş sargısı uygulanabilir. Sargı 2 gün sonra açılır. Genel kontrol ve pansuman değişimi yapılır. Saçlar yıkanır ve gerekirse sargı yeniden konur. Dikişler 5-7 gün sonra alınır.

Ameliyat iyi sonuç verir. Nadiren rötuş gerekli olabilir. Kişi 2 hafta sonra işine dönebilir makyaj yapabilir. 2 ay ağır egzersizlerden ve güneşten kaçınması, dış darbelerden korunması önerilir. Alın ve kaşlara yeni verilmiş şekil, yerçekimi nedeniyle etkileneceğinden kişinin bünyesine göre bazen 5-10 yıl bazen de ömür boyu dayanır. 

Estetik Göz Kapağı Cerrahisi

Estetik Göz Kapağı Ameliyatı (Blefaroplasti) Nedir?
Yaşın ilerlemesiyle ve yerçekiminin de etkisi ile kaşlarda, üst ve alt göz kapaklarında deri gevşemesi, fazlalığı, sarkması oluşur ve bununla birlikte özellikle alt göz kapaklarında yağ dokularının öne doğru fıtıklaşması ile torbalanma olabilir. Bu durumun estetik görünüm bozukluğuna neden olması yanında, sarkık haldeki üst göz kapaklarının gözün önünü kapatması ile kişinin görmesini engelleyebilir. Estetik göz kapağı ameliyatı ile fazla deri alınır ve ayrıca fıtıklaşmış yağ dokusu önündeki zar kuvvetlendirilir ve-veya fazla görülen yağ kitlesi alını. Bu şekilde hem güzel bir görünüm elde edilir hem de kişinin rahat görmesi sağlanmış olur. Üst göz kapağında kapak boyunca iz kalır. Ancak bu iz kapak kıvrımına uydurulacağı için sadece çok yakından bakıldığında görülebilir haldedir. Alt kapakta ise kirpiklerin hemen altında bir iz kalır, izin devamı yan tarafta normal deri çizgisi gibi durur. Göz kapakları insan vücudunun en az iz bırakan bölgesidir.

Kimler Bu Ameliyat İçin İyi Bir Adaydır?
Genellikle 30 yaş üzeri, üst ve alt gözkapaklarında sarkma ve torbalaşma meydana gelmeye başlamış, başka sağlık problemi olmayan kişiler bu ameliyat için adaydır.

Ameliyat Süreci
Ameliyat hastane koşullarında, anestezi uzmanının gözetiminde ve ameliyathanede yapılır. Lokal anestezi ve intravenöz sedasyon (Damar yolu ile uyutma) yöntemi tercih edilir. Hastanın mevcut şikayetlerine göre sadece üst, veya alt kapaklar ya da hem alt ve üst kapaklar aynı anda ameliyat edilebilir. Ameliyat ortalama 1-1.5 saat sürer. Aynı gün eve çıkmak mümkündür.

Ameliyat Sonrası
Ameliyat sonrası erken dönem genellikle rahat geçer. Göz etrafında şişlik ve morarma olabilir. Gözlerde kuruluk, yanma hissi, görme bulanıklığı ortaya çıkabilir. Gözyaşı artabilir, gözler ışıktan bir süre rahatsız olabilir. Hasta ilk günlerde gözünü tam olarak kapatamayabilir. Bunlar ilk hafta içinde kendiliğinden geçen beklenen olaylardır. Dikişler 3-5 gün sonra alınır.

Ameliyat iyi sonuç verir. Nadiren revizyon (yeniden cerrahi girişim) gerekli olabilir. Kişi 3 gün sonra işine dönebilir. Kullanıyorsa 1 hafta sonra kontakt lenslerini takabilir. Gözkapaklarının yeni şekli, yerçekimi nedeniyle etkileneceğinden kişinin bünyesine göre bazen birkaç yıl bazen de ömür boyu dayanır.

Jinekomasti

Erkeklerde memenin büyümesine tıp dilinde “jinekomasti” denir. Şişman erkeklerde meme bölgesinde yağ dokusunun artışına bağlı meme büyümesi yalancı jinekomastidir. Erkeklerde meme büyümesi iki taraflı olabildiği gibi tek taraflı da olabilir. Tek taraflı jinekomastilerde iyi huylu ve kötü huylu tümör olup olmadığının araştırılması gerekir. Meme büyüklüğüne erkeklerde çok sık rastlanır ve genç sağlıklı erkeklerde % 40’a yakın oranlarda bulunabilir. Ergenlik döneminde ve yenidoğanlarda bu oran % 70 düzeyine kadar çıkar.

Nedenleri
Jinekomasti, genellikle iyi huylu nedenlere bağlı olmakla beraber önemli bir hastalığın belirtisi de olabilir. Dolayısıyla basit bir görüntü problemi olarak algılanmaması ve araştırılması gereken bir durumdur. Ancak jinekomastili erkeklerin büyük kısmında bu araştırmalar sonucu önemli bir hastalık da çıkmayabilir. Çoğu hastada ise artık var olmayan bir hastalık veya durumun kalıntısıdır. Jinekomasti normalde yenidoğan döneminde, ergenlikte ve yaşlılıkta olabilir.

Hastalık olarak jinekomasti gelişiminin ana nedeni kanda kadınlık hormonu olan östrojenin artması buna karşılık erkeklik hormonu olan testosteronun azalmasıdır.

Bu nedenle aşağıdaki hormon bozukluklarında jinekomasti olabilir:

Testosteron hormon eksikliği: Klinefelter sendromu denen genetik hastalık, testis hastalıkları ve buna bağlı olarak testisten testosteron üretim azlığı ve diğer hipogonadizm nedenleri

Östrojen üreten bazı tümörler

Karaciğer (siroz) ve böbrek hastalıkları (böbrek yetmezliği), tiroid bezi fazla çalışması,

Bazı ilaçlar: İlaçlar çok değişik mekanizmalarla jinekomastiye yol açar. Bir kısım ilaç testosteron üretimin azaltarak (spironolakton gibi), bir kısmı testosteronun etkisini bloke ederek (spironolakton, simetidin gibi), memedeki östrojen reseptörlerini uyararak (östrojenler, spironolakton, digitoksin, marijuanadaki fitoöstrojenler) veya prolaktin salgısını arttırarak (fenotiazinler, metildopa, rezerpin) jinekomasti yaparlar.

Adrenal bez veya testisin hormon üreten tümörleri jinekomastinin çok nadir rastlanan nedenleri olmakla beraber mutlaka ekarte edilmelidir.

1- Eksizyonel Tedavi:
Eksizyonel meme tedavisi ile meme başının etrafındaki koyu bölgeden belirlenen bir sınırla içeriye girilmekte ve fazla olan doku kolay bir yöntemle çıkartılmaktadır. Eğer gerek görülürse deri parçası da çıkarılabilmektedir. Ekizyonel Tedavi’nin tek olumsuz yanı meme ucunun etrafında belirgin bir izin kalmasıdır.

2- Liposuction Tedavisi:
Bu yöntem ile fazla olan meme dokusu sadece 1-2 mm’ lik kesilerden doku içerisine uzatılan ince borular yardımıyla boşaltılmaktadır. Liposuction Tedavisi’nin diğer tedavi yöntemine göre olumlu tarafı ise, kesinlikle uygulama sonrasında iz kalmamasıdır. Bu tedavi yöntemi lokal anestezi ile gerçekleştirilir ve hasta aynı gün normal hayatına devam edilebilir. İyileşme süreci daha konforlu ve daha kısa sürelidir.

Kulak Estetiği

Kepçe kulak deformitesi kulağın doğuştan tek yada çift taraflı olarak kafatasından geniş bir açıyla ayrılması ve kıvrımlarının oluşmaması olayıdır. Doğumsal kulak anomalileri sıklıkla görülür. Kepçe kulak bunların içinde en sık görülenidir. Diğer sık anomaliler kulak önünde fazladan bir çıkıntı olması, kulağın kepçesinin büzülme ve sıkışma görülmesi yani “constricted ear” deformitesi, ya da kulağın hiç olmamasıdır. Hiç oluşmamış kulaklara bazen işitme sorunları görülebilir. Bu problemlerin hepsi doğumsal bozukluklardır.

Kepçe Kulakların Ameliyat Dışı Çözümleri Var mı?
Kepçe kulak görülen vakalarda doğumdan hemen sonra fark edilmesi durumunda bu ihtimal mümkündür. Uzman doktor denetiminde bebeklerde 2-3 ay aileleri tarafından günlük uygulanan kulak bandajlarıyla tedavi edilebilirler. Tedavi sonrasında düzelen kulaklarda bir daha eskisi gibi deformite gözlenmez.

Kulak Estetiği İçin En Erken Yaş Nedir?
Kulak Estetiği Operasyonu en küçük yaşta yapılabilen estetik ameliyat türüdür. İlkokul çağındaki çocuklarda dahi kulak estetiği ameliyatı yapılabilir. Bu operasyondan önce çocuklarla çok iyi konuşmak ve bilgi vermek gerekir.

Klasik Kepçe Kulak Estetiği
İşlem steril şartlar altında ameliyathane de yapılmalıdır. 5-10 yaş arası çocuklarda genel anestezi tercih edilirken 10 yaşından büyüklerde ve yetişkinlerde işlem sedasyon ve lokal anestezi ile kolayca operasyon yapılabilir. Sıklıkla kulak arkasından yapılan bir kesi ile girişim yapılır. Bazı cerrahlar buradan eliptik bir doku parçası çıkartırlar ancak her vakada bu derinin çıkartılması gerekmez. Kulak arkasından yapılan bu kesiyle tüm kıkırdak yapılar, posterior auricular kas ve posterior auricular damar görünür hale getirilir.

Auricular concha hipertrofisi nedeniyle kepçe kulak deformitesi olan hastalarda bu kıkırdaktan yapılacak olan eksizyon miktarı belirlenir conchal kıkırdağın hipertrofik kısmı çıkartılır. Ardından sıklıkla gerektiği gibi antheliks’in yeniden şekillendirilmesi gerekir. Bu şekillendirme hastanın yaşı ne kadar küçük dolayısıyla kıkırdakların sertliği ne kadar az ise o kadar kolaydır. İleri yaş hastalarda bu şekillendirme için kıkırdakta kesiler yapmak ve ardından sütürler ile dikmek gerekirken, daha genç hastalarda kıkırdakların törpülenmesi yeterli olabilir. 5-10 yaşlar arasındaki çocuklarda ise bu şekillendirme bir kaç basit dikiş ile yeterli bir şekilde yapılabilmektedir. Önemli olan antheliks’in yeniden şekillendirilmesinin hiç bir gerginlik kalmayacak şekilde yapılmasıdır. Kıkırdaklara koyulan dikişler ince ve daha sonra kıkırdak veya diğer yumuşak dokularda reaksiyon yapmayacaklardan seçilmelidir.

Bu aşamada kulak kepçesinin genel şekli düzeltilmiştir ve pek çok hastada yeterli bir düzeltme sağlanmıştır. Ancak bazı hastalarda birlikte olabilecek tragus ve antitragustaki şekil bozuklukları ve kulak lobülünün büyüklüğü bu aşamadan sonra düzeltilebilir. Tüm dokularda kanama kontrolü yapıldıktan sonra kesi içten dikişlerle estetik olarak dikilir ve kulak özel bir bandajla kapatılır.

İple Kepçe Kulak Estetiği
İple kepçe Kulak ameliyatı süre olarak 15 dk, biçim olarak herhangi bir neşter yarığı olmadan , son derce kolay gerçekleştirilen bir uygulamadır. Dünyada yaygın olmayan Türkiye de ise bazı hekimler tarafından gerçekleştirilen bir yöntemdir.

İple kepçe Kulak ameliyatı normal klasik yönteme göre birçok avantajları vardır. Bunların en önemlisi hastanın kulağında bir kesi olmamasıdır. Ameliyatta kesi olmaması iz kalmayacağı anlamına gelir. Bu önemli bir faktördür. İple kepçe Kulak ameliyatı biçim olarak görsel bozuklukları gidermek için yapılır. Bir insanın kepçe kulaklı olması sağlığını kesinlikle etkilemez. Fakat dış görünüşüne önem veren hastalarımız için İple kepçe Kulak ameliyatı son derece önemli bir tekniktir.

Liposuction (Yağ Alma)

Erişkin insan vücudundaki yağ hücresi sayısı sabittir. Ergenlikten sonra yağ hücresi sayısı artmaz, ancak yağ hücrelerinin hacmi artar. Bu da kilo artışı ile sonuçlanır. Beslenme alışkanlıkları ve yaşam biçimi insanların kilo alıp vermelerinde en önemli faktörlerdir.

Fazla kilolardan kurtulmak için uygun diyet ve egzersiz ve düzenli bir yaşam tarzı şarttır. Ancak, bu şartları yerine getiren kişilerde bile, kaybolmayan inatçı yağ birikimleri olabilir. Karın, bel, kalça, uyluk dış ve iç tarafı, diz gibi vücudun belli bölgeleri diyet ve egzersize dirençli yağ birikim bölgeleridir. Bu bölgelerdeki fazla yağlanma diyet ve egzersizle bir ölçüde giderilir, daha fazla egzersiz ve diyet bu bölgelerde incelme yerine vücudun genel metabolizmasının bozulması ile sonuçlanır.

Liposuction Nedir?
Lliposuction, vücudun belli bölgelerindeki yağ birikimlerinin özel bir vakumla veya özel enjektörlerle emilerek, vücuttan yağların uzaklaştırıldığı bir ameliyattır. Kesinlikle bir zayıflama ameliyatı değil, bir vücut kontur düzeltme ameliyatıdır. Bu ameliyatla hacmi artmış, diyet ve egzersize dirençli yağ dokusu vücuttan uzaklaştırılırken, mevcut yağ hücrelerinin sayısı da azaltılmış olur.

Liposuction ameliyatında inatçı yağlanma bölgesi, özel bir sıvı enjeksiyonu ile şişirilir. Daha sonra bu bölge üzerine veya yakınına birkaç mm uzunluğunda birkaç kesi yapılır. Bu kesilerden hastanın durumuna göre 2-6 mm çapındaki kanül denilen metal borular deri altı tabakası içine sokulur ve kanüller şeffaf hortumlarla vakum cihazına bağlıdır.

Vakum cihazının çalıştırılır, kanüller yağ birikim bölgelerinde uygun derinlikte hareket ettirilerek fazla yağların uzaklaştırılması işlemi başlar. Vakum aracılığı ile yağların emilmesi işlemi arzu edilen vücut konturu ve bunun yanında düzgün bir cilt yüzeyi sağlanıncaya kadar devam eder. Son yıllarda ultrason enerjisinden yararlanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemde fazla yağ dokuları ultrason dalgaları ile parçalanır, daha sonra benzer şekilde vakumla alınır.

Liposuction ile derin katlardaki fazla inatçı yağlar alınmakla birlikte, son 1 0 yıl içinde geliştirilen yüzeyel liposuction ya da liposculpture adı verilen yöntemle kontur düzensizliğine neden olan yağ birikimleri de giderilebilmektedir. Liposculpture tekniği ayrıca deri sarkıklıklarının giderilmesi ve inatçı selülitlerin yok edilmesinde kesin sonuç veren bir yöntem haline gelmiştir.

Klasik liposuction işlemi ilk çıktığı 1970’li yıllarda kullanılan kanül çaplarının oldukça geniş ve keskin olması, kullanılan vakum cihazlarının yeterli olmaması nedeniyle ciddi sorunlara neden olmuştur. İşlem vücutta önemli derecede sıvı ve elektrolit kaybına neden olabilmektedir. Bu ameliyattan sonra yaşamım yitiren hastalar olmuştur. Bu sorunlar günümüzde geride kalmıştır. Son 10 yıldır uygulanmakta olan teknikler ile Iiposuction vücut kontur düzeltimindeki vazgeçilmez yerini almıştır. Amaç zayıflatma değil, kontur düzeltme olduğu sürece, iyi seçilmiş hastada, hastane koşullarında iyi uygulanan teknikle, emniyet sınırı aşılmadığı takdirde herhangi bir riski olmayan bir ameliyattır. Günümüzde emniyet sınırı değişik kaynaklarda 2,5- 4,5 litre olarak kabul edilmektedir. Daha fazla miktar da yağ alanlar vardır. Bu durumda hastanın sıvı ve elektrolit dengesini tamamlayacak önlemler alınır, bazen kan nakli gerekli olabilir. Morbid obezite denilen aşırı şişmanlıkta hastalarda gerekli önlemler alınarak tek seansta 28 litreye kadar yağ alınması uygulanabilir hale gelmiştir.

Ameliyat
Ameliyat, hastane koşullarında ameliyathanede ve anestezi uzmanının gözetiminde yapılır. Lokal anestezi ve sedasyon (damar yolu ile uyutma) kombinasyonu tercih edilir. Çok sınırlı küçük alanlarda sadece lokal anestezi uygulanabilir. Ameliyat vakum uygulanacak bölgelerin durumuna göre 1-5 saat arasında sürer. Kanül giriş delikleri genellikle dikilmez veya 1-2 dikiş konur. Bazen kanül delikleri kullanılarak alanlara özel ince borular (diren) konur, bu içeride biriken serumu boşaltmaya yarar. Ameliyatın genişliğine bağlı olarak aynı gün veya 24 saat sonra hastaneden çıkmak mümkündür.

Ameliyat sonrası genellikle rahat geçer. Ağrı oldukça azdır ve ilaçlarla giderilebilir. Ameliyat sonunda vakum uygulanmış alanlara özel bandaj uygulanır ve hastaya özel korse giydirilir. Ameliyat sonrası hasta pansuman yapılır. Hasta korse giymeye 5-6 hafta devam eder. Vakum uygulanmış alanlarda morumsu renk değişiklikleri olabilir. Şişlik, karıncalanma ve yanma hissi olabilir .Bunlar 3 hafta içinde kendiliğinden kaybolur .Ameliyat yara izleri de 2-6 ay içinde belli belirsiz hale gelir .

Sık Sorulan Sorular
Liposuction ameliyatı yaptırmak istiyorum. Kime başvurmalıyım?
Bu bir estetik operasyondur. Mutlaka Plastik ve Estetik Cerrahlara başvurulmalıdır. Bu cerrahi dal dışında çeşitli cerrahlar yoğun talep nedeniyle bu ameliyatı yaptıklarını söylemektedirler. Hastaların mutlaka cerrahın uzmanlık alanını araştırarak sonra ameliyat olmaları kendi yararlarına olacaktır.

Hangi alanlar liposuction için uygundur?
Çene altı, yanaklar, boyun, kol üst iç yanı, memeler, göğüs, karın, bel kalça, uyluk, diz iç yanı, bacak arkası gibi vücudun birçok alanındaki yağ birikimlerinin vakumla alınması mümkün hale gelmiştir. Ayrıca diğer vücut kontur düzeltme ameliyatlarında (karın germe, meme küçültme vb) tamamlayıcı işlem olarak kullanılmaktadır.

Liposuction sonrası iz kalır mı?
Kanüllerin (liposuction yapan metal borular) giriş delikler genellikle 2-4 mm olmaktadır. Bunlardan geriye kalan izler belli belirsiz olmaktadır. Bu ameliyattaki izler göz ardı edilebilecek niteliktedir.

Bir seferde kaç litre yağ alınabilir? Liposuction tekrar yapılabilir mi?
Hastanın dengesini ve vücut fonksiyonlarını bozmadan en fazla 4-5 litre yağ alınabilir. Fakat sıvı ve kan vererek daha fazla alanlar da vardır. Burada cerrahın tercihi söz konusudur. Hastada alanlar genişse 3-6 ay aralarla tekrar ameliyat yapılabilir.

Meme Büyütme

Meme Anatomisi
Meme, yağ, glandüler ve fibroz dokulardan oluşmaktadır. İçinde kan damarları, süt kanalları, yağlar, bezler ve duyusal sinirler vardır. Memenin altında, kol hareketine yardımcı olan büyük bir kas olan pectoralis major vardır.

İnsizyon ve Yerleştirme Seçenekleri
İnsizyonlar

Meme büyütme normalde üç yaygın insizyon bölgesinden biri kullanılarak gerçekleştirilir: Meme ucunun çevresi (periareolar), meme altı kıvrımı (inframamary) veya kol altı (tranksalsiller).

-Periareolar: Bu insizyon en az belli olanıdır, ancak emzirmenin engellenmesine sebep olabilir.

-Meme altı kıvrımı: Bu insizyon meme altındaki kıvrımda gizlendiği için çok popülerdir.

-Tranksaksiller: Bu ninsizyon daha az gizlidir fakat göğüslerinde daha az bir yara izi olmasını isteyen kadınlar için en iyi seçenek olabilir. Hekimlerimiz, her bir insiyon seçeneğini size açıklayacak ve sizin için doğru olan kararı vermenize yardımcı olacaktır.

Yerleştirme
Meme büyütme sırasında, implantlar yada göğüs kasının altında (submüsküler) veya kasın üzerinde ve meme bezlerinin altında yerleştirilir (subglandüler).

Submüsküler Yerleştirme
İmplantlarınızın deri altında hissedilebilme olasılığını azaltabilir ve implantlarınızın etraftaki yara dokusunun sertleşme olasılığını yardım etmeyi sağlayabilir. Aynı zamanda bir mamogram sırasında memelerinizin görüntülenmesini kolaylaştırır. Bu yerleştirme seçeneğinin olası dezavantajları daha uzun bir ameliyat ve iyileşme süresi olabilir.

Subglandüler Yerleştirme
Büyütme ameliyatınızın daha kısa olmasını sağlar ve iyileşme süresini azaltır. Olası bir dezavantaj, implant kenarlarının deri altından daha görünüz olması olabilir. İmplantlarınız meme altına yerleştiğinde bir mamogram sırasında görüntüleme daha zor olabilir.

Hekimlerimiz sizinle bu iki yerleştirme seçeneğinin sizin kişisel ihtiyacınızla olan ilişki hakkında konuşabilir böylece hangi seçeneğin sizin için doğru olduğuna karar verebilirsiniz.

Meme İmplantı Türleri
Son 20 yıldır tüm dünyada mentor, en yüksek kalitede meme implantı üreticiler arasında lider olarak tanınmaktadır. Zengin geçmişimiz endüstrideki ilkler, yenilikçi ürün tasarımı ve çığır açam araştırmalarla doludur. Diğer üreticiler gelip geçerken mentor sürekli olarak katı kalite ve test standartlarını karşılayan veya aşan, teknolojik olarak en gelişmiş meme büyütme ürünlerini geliştirmiştir.

İçi Jel Dolu Meme İmplantları
Mentorun tüm jel implantlarında yapışkan, emniyetli ve estetik olarak hoş görünen jeller kullanılmaktadır. Üç yapışkanlık derecesinde dolgu malzemesi sunmaktayız;

-Yapışkan1, en yumuşak hissedilen jel

-Yapışkan2, biraz daha sıkı

-Yapışkan3, mentorun en sıkı jeli

Contour profile jel, doğal şeklini koruması için en yapışkan jel ile doldurulmuştur.

İçi Salin Dolu Meme İmplantları
İçi salin dolu meme implantları, ameliyat sırasında insan vücudunun çoğunu oluşturan sıvıya benzer olan bir tuzlu su çözeltisi ile doldurulur. Bir çok kadın için, implant seçimi ile ilgili en zor kısım hangi boyutta bir meme istediklerine karar vermektir.mentor’S round and contour profile spectrum implants, çıkarılabilir bir tüpü tek içi salin dolu meme implantlarıdır, hekimlerimiz prosedürden 6 ay sonrasına kadar bu dolum tüpü vasıtasıyla salin ekleyerek veya çıkararak implantlarınızın boyunu ayarlayabilmektedir.

İmplant Şekilleri
Elde etmeyi beklediniz meme şekline bağlı olarak, uzman doktorlarımız ve siz yuvarlak veya konturlu bir implant seçebilirsiniz. Konturlu implantların damlaya benzer bir şekli vardır ve hastalara daha doğal görünümlü memeler sağlayabilir. Mentor meme implantlarının değişik çıkış dereceleri vardır orta, orta plus ve yüksek. Yüksek profilli implantlar, büyük bir çıkıntı isteyen ve göğüs duvarı dar olan kadınlar için mükemmel bir seçimdir.

İmplant Yüzeyleri
Meme implant yüzeyleri düz yada pürtüklü olabilir. Düz yüzeyli implantların biraz daha yumuşak bir kabuğu vardır ve derinden hissedilme olasılıkları daha azdır. Mentorun pürtüklü yüzeyli implantları siltex olarak adlandırılır.

Meme Büyütme Ameliyatı
Normalde ameliyatınızın yapıldığı gün eve gidebilirsiniz. Tipik olarak genel anestezi kullanılır, böylece prosedür sırasında uykuda olursunuz.

Ameliyat genellikle bir ila iki saat sürer. Uzman hekimlerimiz bir insizyon yapar ve meme implantının içine yerleştirileceği bir cep oluşturur. İmplant uygun pozisyona yerleştirildiğinde, insizyon dikilerek kapatılır.

En iyi sonuçları elde etmek ve olabildiğince hızlı iyileşmenizi sağmak için , uzman doktorlarımız size kişisel ihtiyaçlarınıza en uygun cerrahi tekniklerini anlatacaktır.

Ameliyat Sonrası İyileşme Süreci
Her kadının iyileşme süreci farklıdır. Genelde meme büyütme ameliyatından sonra birkaç gün biraz ağrı olacaktır. Operasyon sonrasındaki ilk 24 ila 72 saat kendinizi en rahatsız hissedeceğiniz dönem olacaktır. Memeleriniz şişmiş ve çok hassas olacaktır. Her kadının iyileşmesi farklı olsa da yaklaşık bir hafta sonra hafif aktiviteleri yapabilirsiniz.

Meme Dikleştirme

Meme Dikleştirme Nedir?
Memeler, deri gerginliğinin azalması, yer çekimi, kilo kaybı, gebelik ve süt emzirme gibi nedenlerle dolgunlukları ve şekillerini kaybedebilirler. Bazı durumlarda ise hem sarkıklık hem de memelerde hacim kaybı vardır. Bu gibi durumlarda meme dikleştirme ameliyatı sırasında dolgunluğu arttırmak için meme protezi (silikon) uygulanabilir.

Kimlere Meme Dikleştirme Uygulanır?
Eğer aşağıdaki durumlardan bir yada bir kaçına sahipseniz estetik meme kaldırma ameliyatı için iyi bir aday olabilirsiniz;

-Sarkık ancak yeterli büyüklükte olan memelere,
-Hacim ve dolgunluklarını kaybetmiş memelere,
-Meme başlarının aşağı doğru baktığı durumlarda,
-Meme başlarının meme yapısının alt seviyesinin aşağısında kaldığı durumlarda Meme Dikleştirme ameliyatı uygulanır.

Bazen sarkık meme yapısı aileden geliyor olabilir. Bazen de bir meme iyi şekilde ve dolgun gelişmiş iken diğeri sorunlu olabilir. Memeler arasında şekil ve büyüklük farklılıkları olabilir. Büyük göğüsler de dikleştirilebilir ancak sonuç küçük memelerde yapılacak dikleştirme işlemleri kadar kalıcı ve uzun ömürlü olmaz.

Ameliyata Karar Vermek
Meme dikleştirme ameliyatları her yaşta yapılabilir ancak gelişme döneminin sonuna kadar beklemekte fayda vardır. Gebelik ve süt emzirme durumları meme şeklini fazlasıyla etkileyebilir. Girişim esnasında süt kanalları ve meme başı ilişkisi korunduğundan ve süt bezleri operasyondan etkilenmediğinden meme dikleştirme ameliyatı sonrası süt verilebilir.

Uzman hekimlerimiz ilk görüşmede arzu edilen meme büyüklüğünü ve şeklini tespit etmektedir. Sarkık meme başlarını olmaları gerektikleri noktalara nasıl taşıyacağını anlatmaktadır. Yine memelerin dışında rahatsızlık verici sorunların hekimlerimize aktarılması beklentilerin karşılanmasına yardımcı olacaktır. Muayene esnasında bazı ölçüler alınabilir ve fotoğraflar çekilebilir. Memelerin şekli, dolgunluğu, cildin esnekliği, meme başlarının seviyesi ve çapları not edilir. Aynı zamanda hekimlerimiz tıbbi özgeçmiş, genel sağlık durumu, alerjik durumlar, daha önce geçirilen tedaviler, kullanılmakta olan ilaçlar konusunda bilgi almaktadırlar. Meme dikleştirme ameliyatları özel sağlık sigortalarınca karşılanmamaktadır.

Ameliyat Teknikleri
Ameliyat genel anestezi altında yapılmaktadır. Kabul görmüş meme dikleştirme yöntemleri 2 şekildedir; birinci yöntem meme başı çevresinden yapılabilir, ancak bu yöntemde elde edilen meme şekli daha basık ve yayvan olmaktadır. İkinci yöntem meme başı çevresinde bir dikiş hattı ile memenin altında ve meme altı oluğunda uzanan ters T şeklinde bir dikişle yapılan yöntemidir. Tüm ameliyatlarda esnekliğini kaybetmiş kaybeden fazla deri kısmı çıkartılır, aşağı seviyedeki meme başları daha yükseğe, normalde olmaları gereken yere taşınır. Meme dokusu meme üst kadranlarını dolduracak şekilde yükseltilir. Ameliyattan sonra küçük bir pansuman uygulanır ve sutyen giydirilir. Hastalarımız aynı gün taburcu edilir iş hayatlarına 3-4 gün içinde dönebilir, birkaç hafta içinde spora başlayabilir.

Ameliyatsız Meme Dikleştirme
Ameliyatsız meme dikleştirme operasyonu ameliyatsız bir çeşit meme büyütme tekniğidir. Meme implantları kullanarak meme büyütme operasyonu yaptırmaya vakit bulamayan kadınlar için uygun bir tekniktir. Memelerinin boyutundan memnun olan ancak memeler arasındaki oluğun daha belirgin olmasını veya memelerin üst kısmının biraz daha dolgun olmasını isteyen kadınlar bu işlem ile ameliyat gerektirmeden arzu ettikleri meme şekline kavuşabilirler.

Ameliyatsız meme dikleştirme operasyonunun amacı iyi bir sutyenin işlevi ile aynıdır; Meme dikleştirme ve aradaki oluğu belirginleştirme. Bu operasyon için uygun adaylar meme boyutlarında büyük bir değişim beklemeyen kadınlardır. Memelerinin daha genç ve daha güzel bir şekil almasını isteyen kadınlar ameliyatsız meme dikleştirme operasyonu için uygun aday olabilir.

Ameliyatsız Meme Dikleştirme Operasyonunu Bu Kadar Özel Yapan Nedir?
Bu operasyonu diğerlerinden ayıran, meme dikleştirmek için ameliyat yerine enjekte edilebilir dolgu maddelerinin kullanılmasıdır. Bu operasyonda sizden kan alınması ile başlar ve yaklaşık 30 dakika içinde tamamlanır. Kandaki trombositler özel bir işlem ile kırmızı kan hücrelerinden ayrılırlar. Daha sonra bu çözelti trombositlerden hücresel büyüme faktörlerinin salgılanmasına neden olur. Enjekte edilebilir dolgu maddelerinden az miktarda, çözeltiye eklendikten sonra memedeki belirli bölgelere bu karışım enjekte edilir.

Ameliyatsız Meme Dikleştirme Sonuçları
Ameliyatsız meme dikleştirme kök hücre düzeyinde bir operasyondur. Enjekte edilen karışım memede yeni doku oluşmasını sağlar, memeye dolgunluk verir, gençleşmesini sağlar. Ameliyatsız meme dikleştirme operasyonunun sonuçları hastadan hastaya farklılık göstermekle birlikte 9 ila 18 ay boyunca kalıcılığını sürdürür.

Meme Kanseri

Meme Kanseri Nedir?


Meme, çok yağlı dokulardan çok sert ve yoğun dokuya kadar değişen farklı tipte dokulardan oluşur. Bu dokuların içinde bir lob ağı bulunur. Her lob, süt bezleri içeren lobül adı verilen küçük, tüp benzeri yapılardan oluşur. Küçük kanallar bezleri, lobülleri ve lobları birbirine bağlar ve loblardan meme ucuna süt taşır. Meme başı, meme ucunu çevreleyen daha koyu bir alan olan areolanın ortasında bulunur. Kan ve lenf damarları da meme boyunca uzanır ve kan memedeki hücreleri besler. Lenf sistemi vücut atık ürünlerini tahliye eder. Lenf damarları, enfeksiyonla savaşmaya yardımcı olan fasulye şeklindeki küçük organlar olan lenf düğümlerine bağlanır. Lenf düğümleri grupları boyun, kasık ve karın gibi vücudun farklı bölgelerinde bulunur. Memenin bölgesel lenf düğümleri, kol altındaki lenf düğümleri gibi memeye yakın olanlardır.

Meme kanseri, memedeki bazı hücrelerin kötü huylu hale gelerek bir tümör oluşturmasıdır. Meme yağ, lobüllere bölünmüş glandüler dokular, süt kanalları ve bağ dokusu içeren bir organdır. Genellikle neredeyse her kadında bir meme diğerinden daha küçüktür. Farklı dönemlerde memenizde değişiklikler gerçekleştiğini hissedebilirsiniz. Örneğin adet dönemlerinden önce memede şişlik hissi yaygın olarak görülür. Adet döneminin bitmesiyle yağ glandüler dokuların yerine geçerek memenin daha az yoğun olmasını sağlar. Genç kadınların memelerinde glandüler dokuların miktarı yağ miktarına göre daha fazladır. Meme yapısı hamilelik döneminde de değişebilir. Bu dönemde meme daha büyük ve daha hassas olabilir.

Memedeki kanser sebebiyle oluşan tümörler genellikle süt üreten lobüllerde veya meme ucuna giden süt kanallarında görülür. Kanser ölümlerinde akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alan meme kanseri, kadınlar arasında ise en yaygın gözlenen kanser türüdür. Erkeklerde meme kanseri nadirdir, tüm meme kanserlerinin %1 ini oluşturur, erken bulunursa ve hemen tedavi edilirse kontrol altına alınabilir.

Meme kanseri her geçen gün tıptaki gelişmeler sayesinde daha erken tespit edilebilmekte ve hızlı tedavi ile meme kanserli kadınlarda tedaviler başarılı sonuçlar vermektedir. Her 8 kadından birinin meme kanseri geliştireceği gibi söylemler doğruyu yansıtmamaktadır. Bu söylem 95 yaşına kadar olan bireyleri kapsayan ortalama bir sonuçtur. 40 yaşındaki bir bireyin önümüzdeki 10 yıl içinde meme kanseri geliştirme riski 70 de 1 olarak raporlanmıştır. Yaş arttıkça meme kanseri riski de artar.

Meme Kanseri Belirtileri


Meme kanserinin belirti ve semptomları şunları içerebilir:

Memede ele gelen kitle, yumru veya kalınlaşma
Memenin büyüklüğünde, şeklinde veya görünümünde değişiklik
Meme ucunda yeni oluşan şekil bozuklukları
Meme ucunu çevreleyen (areola) veya meme derisini çevreleyen pigmentli cilt bölgesinde soyulma, ölçeklenme, kabuklanma veya pullanma
Meme cildinde kızarıklık, çukurlaşma veya gamzeleşme
Meme ucundan akıntı gelmesi
Meme dokusunda ağrı hissi
Halsizlik
Yorgunluk
Kilo Kaybı

 

Meme Kanseri Tedavisi


Doktorunuz, meme kanseri tedavi seçeneklerinizi meme kanseri türüne, evresine, derecesine, boyutuna ve kanser hücrelerinin hormonlara duyarlı olup olmadığına göre belirler. Doktorunuz ayrıca genel sağlığınızı ve sizin tercihlerinizi de dikkate alır.

Kadınların çoğu meme kanseri için ameliyat olur ve çoğu da ameliyattan sonra kemoterapi, hormon tedavisi veya radyasyon gibi ek tedavi alır. Kemoterapi, belirli durumlarda ameliyattan önce de kullanılabilir (neoadjuvan kemoterapi).

Meme kanseri tedavisinde kullanılabilen birçok seçenek vardır ve tedaviniz hakkında karmaşık kararlar verirken bunalmış hissedebilirsiniz. Doktorunuzla detaylı bir biçimde konuyu tartışın. 

Meme kanseri ameliyatı
Meme kanserini tedavi etmek için kullanılan cerrahi yöntemler şunları içerir:

Kanserli dokunun çıkarılması (lumpektomi). Konservatif cerrahi veya geniş lokal eksizyon olarak adlandırılabilecek lumpektomi ameliyatı sırasında cerrah, tümörü ve çevreleyen sağlıklı dokunun küçük bir bölümünü çıkarır. Daha küçük boyuttaki tümörleri çıkarmak için lumpektomi önerilebilir. Daha büyük tümörü olan bazı kişiler, tümörü küçültmek ve lumpektomi prosedürü ile tamamen çıkarılmasını mümkün kılmak için ameliyattan önce kemoterapi alabilir (neoadjuvan kemoterapi).
Tüm memenin alınması (mastektomi). Mastektomi, tüm meme dokunuzu çıkarmak için yapılan bir operasyondur. Çoğu mastektomi ameliyatı, tüm meme dokusunu (meme başı ve areola dahil olmak üzere) çıkarır. Memenin görünümünü iyileştirmek için seçilmiş olgularda farklı cerrahi teknikler bir seçenek olabilir. Deri koruyucu mastektomi ve meme ucunu koruyan mastektomi, meme kanseri için giderek yaygınlaşan operasyonlardır. Bu ameliyatlar ile birlikte meme dokusu altına silikon komularak veya kendi öz dokunuz (sıklıkla karın bölgesi) kullanılarak yeniden şekillendirilir.
Sınırlı sayıda lenf düğümünün çıkarılması (sentinel düğüm biyopsisi). Cerrahınız, kanserin lenf düğümlerinize yayılıp yayılmadığını belirlemek için, tümörünüzden lenf drenajını ilk alan lenf düğümlerini çıkarma seçeneğini sizinle görüşecektir. Bu işlem hemen hemen her meme kanseri ameliyatının standart bir parçasıdır. Bu lenf düğümlerinde kanser bulunmazsa, kalan lenf düğümlerinin herhangi birinde kanser bulma şansı azdır ve başka lenf düğümlerin çıkarılmasına gerek yoktur.
Birkaç lenf düğümünün çıkarılması (aksiller lenf nodu diseksiyonu). Sentinel lenf düğümlerinde kanser bulunursa, cerrahınız koltuk altınızdaki ek lenf düğümlerinin çıkarılması seçeneğini sizinle görüşecektir veya ameliyat sırasında tespit edilirse ameliyatta buna karar verilecektir.
Her iki memenin alınması. Meme kanseri olan bir kadında genetik yatkınlık veya güçlü aile öyküsü nedeniyle diğer memede kanser riski çok yüksekse, diğer (sağlıklı) memenin alınması (kontralateral profilaktik mastektomi) düşünülebilir. Bu prosedürün yararları ve risklerinin yanı sıra meme kanseri riskinizi doktorunuzla tartışın.
Meme kanseri cerrahisinin komplikasyonları, seçtiğiniz prosedürlere bağlıdır. Meme kanseri ameliyatı; ağrı, kanama, enfeksiyon ve kolda şişme (lenfödem) riski taşır.

Ameliyattan sonra meme rekonstrüksiyonu yaptırmayı tercih edebilirsiniz. Seçeneklerinizi ve tercihlerinizi cerrahınızla tartışın.

Onarım Ameliyatları

I.Baş Boyun Bölgesi
Saçlı deri, alın, yüz ve boyun bölgesindeki doku kayıplarının giderilmesi, yaralanmalarının tedavisi, kaş, göz çukuru ve gözkapağı onarımları, kulak kepçesi onarımları, burun, dudak onarımları, yüz yaralanmalarının, hayvan ısırmalarının ve kemik kırıklarının, iyi ve kötü huylu tümörlerin tedavisi, tükürük bezi hastalıklarının, dil tümörlerinin tedavisi, halk arasında tavşan dudak ve kurt ağzı olarak bilinen dudak-damak yarığı ve doğum lekeleri gibi diğer doğumsal yüz anomalilerin tedavisi, yüz felci sekellerinin tedavisi, kaza, yaralanma ve yanıklara bağlı şekil bozukluklarının, fonksiyon kayıplarının, eski ameliyat ve yara izlerinin giderilmesi, çene eklemi hastalıklarının tedavisi, boyun tümörlerinin cerrahi tedavisi 

II. Gövde Bölgesi
Kapanmayan yaraların tedavisi, eski yaralanmalar ve yanığa bağlı şekil bozuklukları, fonksiyon kayıplarının giderilmesi, doğuştan olan göğüs duvarı şekil bozukluklarının düzeltilmesi, deri ve derialtındaki iyi ve kötü tümörlerin tedavisi, kız çocuklarında meme yokluğu, meme gelişim bozukluklarına bağlı iri meme gibi deformasyonların ve meme asimetrilerinin düzeltilmesi, erkeklerde meme büyüklüğünün (jinekomasti) giderilmesi, kanser nedeniyle kaybedilmiş memenin yeniden yapılması, bası yaralarının tedavisi, dış cinsel organ anomalilerinin ve yaralanmalarının tedavisi, cinsiyet tayin ameliyatlarıdır. 

III. El-Önkol-Kol Bölgesi
El yaralanmalarını acil ve erken dönem tedavileri, yapışık parmaklar, fazla parmak, eksik parmak gibi doğumsal anomalilerin düzeltilmesi ve fonksiyon kazandırılması, eski yaralanma ve yanıklara bağlı şekil bozuklukları ve fonksiyon kayıplarının giderilmesi, el deri tümörlerinin tedavisi, el sinir felçlerinin tedavisi, sinir bası sendromlarının tedavisi

IV. Ayak ve Bacak Bölgesi
Doku kaybına neden olan yaralanmaların, deri ve yumuşak dokunun iyi ve kötü huylu urlarının tedavisi, kapanmayan yaraların tedavisi, şeker hastalığına bağlı kapanmayan parmak ucu ve ayak yaralarının tedavisi, fil hastalığı (Lenfödem) gibi doğuştan ya da sonradan olma görünüm ve yürüme bozukluğu yapmış hastalıkların tedavisi

V. Diğer Ameliyatlar
İyi ve kötü huylu doğuştan ya da sonradan olan deri tümörlerinin tedavisi, damarsal kaynaklı doğumsal anomilerin tedavisi, tatuaj, eski yaralanma ve yanığa bağlı kötü izlerin giderilmesi, parmak, saçlı deri, burun ucu, penis gibi kopan doku parçalarının mikroskop altında yerine konması (Mikrocerrahi), yanıklar, radyasyon hasarı ve dokuların tedavisi, doku genişletilmesi (Tissue expansion) ile eksik dokuların giderilmesi

Saç Ekimi

FUE Saç Ekimi
Dünyada ve Türkiye’de uygulanan son saç ekimi tekniği olan FUE (Follicular Unit Extraction) hem saçı alırken hem de alınan saçı ekerken doğal sonuçlar üreten bir saç ekimi işlemidir. FUE ile tüm saç ekimi işlemlerinde olduğu gibi saçlı bölgeden alınan canlı saç köklerinin tek tek başın saçsız bölgesine transferinin gerçekleştirilmesi işlemidir.

Saç ekiminde uygulanan diğer teknik olan FUT yönteminden farklı olarak bu yöntemde foliküler üniteler(greftler) doğrudan derinin kök seviyesinden çıkarılır. FUE’de donör yani verici alanda neşter kullanılmaz, dikiş atılmaz ve köklerin alındığı bölgede herhangi bir iz kalmaz. Hastaya hiçbir komplikasyon yaratmadan, günlük yaşamından alıkoymadan saçsızlık sorunu çekenleri yeniden saçlarına kavuşturur. FUE ve FUT tekniklerinde gretleri çıkarma yöntemleri farklıyken elde edilen köklerin yeni yerlerine yerleştirilmesi tamamen aynıdır. Saç dökülmesi problemi 18 yaşından itibaren her dokuz erkekten birinde saçların tamamen kaybedilmesi olarak görülür. Saç dökülmesi, tüm erkeklerde en azından saçların seyrelmesi olarak görülmektedir. Kişiyi hem fiziksel hem de ruhsal olarak etkileyen bir sorundur.

FUE Tekniğinin Avantajları
* FUT`a göre daha az ağrılı bir yöntemdir.
* İyileşme süreci daha hızlıdır.
* Doğal saçlardan hiçbir farklılık arz etmez.
* Hissizlik söz konusu değildir. Nadiren olsa da minimaldir.
* Ensede gerginlik kesinlikle yoktur.
* Hasta memnuniyeti en üst seviyededir.

Saç Ekimi Kimlere Yapılır?
18 yaş üzerindeki andro genetik allopesi ( Testesteron hormonunun etkisiyle oluşan saç dökülmesi), çevresel etkenlere ve strese bağlı saç dökülmelerinde şayet ilaç tedavisine cevap vermiyor. Alın ve tepe bölgesinde hızla dökülme devam ediyor ise en ideal tedavi yöntemi saç ekimidir.
18- 55 yaş arası uygun greft sayısına sahip hastalarda iyi sonuçlar alınır.

Saç Ekimi Nasıl Uygulanır?
FUE Yöntemiyle Saç Ekimi 4 Evreden Oluşur:

Birinci Evre:
Uygun greft sayısının alınacağı bölgelerin tespiti. Kafatası arka kısmı (Ense bölgesi) ile kulak üstünden enseye doğru uzanan bölge.

İkinci Evre:
* Köklerin Manuel Olarak Alımı:
Bu yöntem ense bölgesi zayıf olan hastalarda uygulanır. Amaç daha fazla kök alabilmektir. Bu yöntemle 3000-3500 kök (greft) alınabilir. Ancak daha fazla emek sarf etmek gerekir.

* Mikromotor Kök Alımı Yöntemi:
Kök alımı son derece hızlıdır. Motor düşük devirde çalıştırılırsa çıkartılan greftlerde(kök) daha sağlıklı olur. Ortalama 2500-3000 greft alınabilir.

Üçüncü Evre:
Ekimin yapılacağı bölgenin net tespiti ve kanal açma işlemi.Kişinin saçı ekildikten sonra görüntüsünün doğal olabilmesi için ekimin yapılacağı bölgenin çok iyi belirlenmesi gerekir.Özellikle alın çizgisi ve şakakların simetrik olarak çizilmesi ve tek bir çizgi halinde olmamasına dikkat edilmelidir. Açılan kanalların da alınan greftlerin büyüklüğüne uygun olması ve doğal görüntüyü sağlayacak açıyı vererek açılması önem arz eder.

Dördüncü Evre:
Alınan greftlerin düzgün bir biçimde ayıklanarak uygun greftlerin uygun bölgelere travmatize etmeden yerleştirilmesi evresidir.

Saç Ekimini Olumsuz Etkileyen Faktörler Nelerdir?
* Sigara kullanımı
* Alkol kullanımı
* Çevre kirliliği
* Hormonal etkenler (Testesteron ve Tiroid Hormonu)
* Ekim sonrası dikkatsiz davranmak ve hijyenin bozulması

Saç Ekimi Sonrası İyileşme Süreci Ne Kadardır?
Ekilen saçların kökleri ekimden 1 ay sonra tutar fakat uçlarını döker. Kişi eski halini alır. Köklerin tutması kuluçka dediğimiz dönemden sonra başlar, yani 3-3,5 ay sonra saçlar yavaş yavaş çıkmaya başlar, 4,5 ayda saçlar iyice hareketlenir. 7. ayda çoğu saç çıkmış olur fakat asıl sonucu tam 1 yıl sonra alırız. Kişi artık saçını istediği gibi kullanabilir; keser, tarar, boyayabilir.

Saç Ekiminin Yararları Nelerdir?
* Ekim sırasında zayıflayan saç kökleri ekim ile birlikte kanlanmanın arttığı saçlı deride daha iyi beslenerek güçlenir.
* Psikososyal açıdan kişinin özgüveni artar. Dolayısıyla her konuda başarısı tetiklenir.
* Kişi kendisi ile barışık hale gelir.
* Görsel anlamda daha genç bir görüntüye kavuşur.

Özellikle genç yaşlarda saç ekimi, ekim için alınacak greftlerin hem daha fazla olmasını sağlar hem de ileriki yaşlarda birkaç seans daha uygulanması gerektiğinde yeterli greft alımını kolaylaştırır.

Yüz Yenileme Ameliyatları

Yüz Germe-Yenileme Ameliyatı Nedir?
Yüz germe (ritidektomi) yüzdeki yaşlanmaya bağlı sarkmaları, kırışıkları gererek ve asarak gidermeye yarayan cerrahi bir yöntemdir. Fakat son yıllarda yüzdeki yaşlanmayla ilgili tüm girişimler, yüz yenileme (fasiyal rejuvenasyon) adı altında anılmaya başlanmıştır. 
İnsan yaşlandıkça, yılların, güneş ışınlarının, günlük streslerin ve diğer etkenlerin (sigara, içki, kötü beslenme) etkisiyle yüz derisi sarkar, kırışır, üzerinde çeşitli lekeler ve düzensizlikler oluşur. Yaşlı bir yüzde; alın çizgileri belirginleşmiş, kaşlar düşmüş, göz kapakları sarkmış, göz altlarında torbalanmalar ve çizgiler oluşmuş, ağız – burun bölgesinde derin çizgiler oluşmuş, yanak sarkmış, çene konturları kaybolmuş, boyun yağlanmış ve deri perdeleri oluşmuş bir görüntü vardır. Deri canlılığını kaybetmiş, üzerinde güneş lekeleri ve diğer benler belirmiş, incelmiş ve kırışmıştır.

Plastik ve Estetik Cerrahi ameliyatlarından olanı yüz germe ameliyatı İngilizceden geçen deyimlerle "face lift" veya "ritidektomi" diye de anılır. Yüz germe-yenileme ameliyatları ile alın, yüz ve boyun derisindeki sarkıklıklar ve düzensizlikler giderilir; yanak ve boyundaki fazla yağ dokusu alınır, yüz fasyaları ve yağ dokuları anatomik yerlerine çekilip asılır, yüz dokuları takviye edilir, göz kapakları düzeltilir ve diğer tamamlayıcı girişimler yapılabilir (Deri soyma-peeling, dolgu ve botoks gibi).

Kimler Bu Ameliyat İçin İyi Bir Adaydır?
Yüz germe ameliyatına aday ideal kişiler, yüz ve boyun derisi sarkmaya başlamış ancak cildi hala elastikiyetini tam kaybetmemiş, başka sağlık problemi olmayanlardır. Genellikle 40 yaşın üzerindeki erkek ve kadınlara bu ameliyat uygulanır. Fakat yapısal ve genetik nedenlerle daha erken yaşlarda da bu tip ameliyatlar tam veya limitli olarak yapılabilir. Yüz germe ameliyatı sırasında, yüzün daha güzel ve daha genç görünmesi için, burun ve gözkapakları estetiği, alın düzeltme, kaş kaldırma ameliyatları da eklenebilir. İnce kırışıklıklar için dolgu maddelerinin enjeksiyonu (yağ, hyalurinik asit vb) veya peeling (mekanik, kimyasal, lazer) ve kırışıklıklar için botoks yapılabilir.

Ameliyat Öncesi
Yüz yaşlanması - sarkması ile ilgili probleminiz olduğunda ve ameliyat düşündüğünüz zaman, önce ne istediğinizi ve neden istediğinizi kendinizle tartışın ve ardından bir plastik cerraha başvurun. İstek ve beklentilerinizi teker teker doktorunuza anlatın ve kendisi ile tartışın. Sigara kullanıyor iseniz mutlaka ameliyattan 10 gün önce bırakın. Doktorunuza güneşlenme ve cilt bakımı alışkanlığınızı iletin, ameliyatın daha kalıcı bir sonuç vermesi için, ameliyat sonrası yapmanız gerekenleri sormayı unutmayın. Gerekirse birkaç kez doktorunuzla konuyu tartışın.

 

Ameliyat Süreci
Ameliyat hastane koşullarında, anestezi uzmanının gözetiminde, ameliyathanede yapılır. Genel anestezi ile yapılabildiği gibi, intravenöz sedasyon (sakinleştirici ilaçlar eşliğinde) lokal anestezi ile de yapılabilir. Bu tür ameliyatlar tekniğe ve yapılacaklara göre 3-10 saat sürebilir. Aynı gün eve çıkmak mümkündür, ancak genellikle 1 gece hastanede kalmak uygundur. Ek işlemler (burun, göz kapağı vb) aynı seansta yapılabilir. Yüz germe ameliyatı izsiz değildir. Ancak bu izler saklandığı için belirgin değildir. İzler, şakak bölgesinde saçlı deri içinde, kulak önü ve arkasında gizlenir. Çene altı bölgesindeki yağlar alınırsa çene altında 3-5 mm.lik bir iz kalır, gözkapağı ve alın germe eklenirse göz kapaklarında ve alında saçlı deri içinde ek izler kalır. Ancak yüzdeki bu izler çoğunlukla belirgin olmayan ve gizlenebilen izlerdir.

Ameliyat Sonrası
Ameliyat sonrası erken dönem genellikle rahat geçer. Yüzde genel bir şişlik ve morarma, uyuşukluk ve gerginlik hissi olabilir. Ameliyat esnasında yüz sinirleri anesteziden hafif derecede etkilenebileceğinden yüzde hafif asimetriler olabilir. Bunlar 3-5 gün içinde kendiliğinden geçer. Gözler, burun ve ağız açık bırakılacak şekilde baş sargısı ve yanaklara soğuk ped uygulanır. Doku içinde kan birikmesini önlemek amacıyla diren denilen silikon borular konabilir. Direnler en geç 2 gün içinde çekilir. Sargı 2-3 gün sonra tamamen açılır. Genel kontrol ve pansuman değişimi yapılır. Saçlar bu dönemde yıkanabilir. Dikişler eriyen tipte değilse 5-7 gün sonra alınır.

Normal Yaşama Dönüş
Ameliyat tekniğine uygun yapıldıysa iyi sonuç verir. Nadiren ikinci düzeltmeler gerekli olabilir. Ameliyat sonrası 2. günden itibaren hasta ayağa kalkar ve evdeki işlerini yapabilir. Hasta bir hafta sonra şişliklerin geçmesiyle işine dönebilir, makyaj yapabilir. 2-ay ağır egzersizlerden ve aşırı güneş ışığından kaçınması, dış darbelerden korunması önerilir. Yüz ve boyun derisine yeni verilmiş şekil, kişinin yapısına ve çevre koşullarına göre bazen 5-10 yıl, bazen de yaşam boyu dayanır.

Yüz Yenileme Operasyonları
-Alın germe- kaş kaldırma
-Yanak (orta yüz) germe
-Boyun germe
-Liposuction (yağ emme)
-Göz kapağı estetiği (Blefaroplasti)
-Burun estetiği
-Diğer düzeltici cerrahiler (Deri lezyonları alınması, dermabrazyon vb)

Yüz Yenileme Estetik Girişimleri
- Dolgular
- Yağ enjeksiyonu: Dudak, yanak ve yüz konturları için
- Sentetik dolgu maddeleri enjeksiyonu: Kırışıklar, dudaklar ve küçük düzensizlikler için
- Soyma işlemleri (Peeling-Kimyasal peeling-Mekanik peeling=dermabrazyon- Lazer ile peeling (Lazerbrazyon)
- Botox: Deri kırışıkları için
- Kozmetik ürün uygulamaları – Evde kremle peeling, deri rengini açma, deri yenilenmesi


Bu Bölüme Ait Hekimlerimiz

Op. Dr. Gülden Avcı Çakmak ✯ Konsültan Hekim E-Randevu

Op. Dr.
Gülden Avcı Çakmak ✯ Konsültan Hekim