Prostat Kanseri
Prostat; mesanenin hemen alt kısmına yerleşmiş kestaneye benzeyen, erişkinde yaklaşık 3 cm uzunluğunda ve 18 gr ağırlığında olan, mesaneden çıkan idrar kanalının (üretra) etrafını saran bir organdır. Ürettiği salgılarla ejekülatın (meninin) bir kısmını oluşturarak üreme faaliyetlerinde etkindir. Prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türü olup tüm kanserlerin %15’ini oluşturur. Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alır. Prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümörleşmesi sonucu meydana gelir.
Nedenleri
Ailede daha önce prostat kanseri tanısı almış ferdin varlığı en önemli risk faktörlerinden biridir. Birinci derece akrabası prostat kanseri olanlarda risk ikiye katlanmıştır. İki veya daha fazla birinci derece akrabası tanı alanlarda ise risk 5-11 kat artmıştır.
Yaşın ilerlemesi ile birlikte kişide prostat kanseri görülme ihtimali artmaktadır. Genellikle 65 yaş üstünde tanı konur. Hastalığa 50 yaşından genç bireylerde sık rastlanmaz. Bu nedenle, erken teşhis için 50 yaşın üstündeki erkeklere prostat kanseri taraması önerilir. Diğer nedenler arasında sigara, obezite, yaşam tarzı ve beslenme şekli sayılabilir.
Belirtileri Nedir?
Bu hastalık erken dönemlerinde (prostata sınırlı) hiçbir belirti vermeyebilir. Bazı hastalarda ise zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı yaparak idrar yapmayla ilgili bazı şikayetler meydana getirebilir. Tanı ve tedavide geç kalınmış bazı hastalarda ise kanserli dokular prostat içinde sınırlı kalmayıp etraf dokulara yayılım gösterebilir ve hastalığın yayıldığı organa göre belirtiler ortaya çıkabilir.
- İdrar yaparken yanma veya ağrı hissetme
- İdrar yapmaya başlarken gecikme
- Gece sık idrara çıkma
- İdrar yaparken zorlanma yada yapamama
- İdrar akımında azalma
- İdrar veya menide kan görülmesi
- İlerlemiş hastalıkta genellikle kemik metastazına bağlı kemik ağrıları yada kemik kırıkları
Tanı
Prostat kanseri tanısında kandan bakılan PSA (prostat spesifik antijen) testi ve parmakla rektal prostat muayenesi en önemli tanı araçlarıdır. İleri yaş ve genetik yatkınlık prostat kanserinde en önemli risk faktörleridir. Bu risk faktörleri değerlendirilerek hastalara erken tanı amaçlı testler yapılmaktadır. Ailesinde prostat kanseri öyküsü olmayan erkeklerde prostat kanseri taraması 50 yaş ve sonrasında tavsiye edilirken, ailesinde prostat kanseri öyküsü olanlarda ise 45 yaş ve sonrası tarama tavsiye edilmektedir.
PSA değeri sadece kanserde yükselmez. Prostatın iyi huylu büyümesinde, prostat iltihabında (prostatit), cinsel ilişkiden sonra, sonda takılması gibi girişimler PSA değerini yükseltebilir. Aynı şekilde PSA değerinde düşüklük de kanserin olmadığı anlamına gelmez. O yüzden risk faktörleri göz önüne alınarak ve parmakla yapılan muayene sonucuna göre karar verilmelidir.
Son yıllarda önemi gittikçe artan multiparametrik prostat MR ile prostat kanseri şüphesi olan hastalarda tanıda yardımcı yöntem olarak yerini almıştır. Ayrıca MR sayesinde tümörün prostatın dışına yayılımı ve lenf bezlerine sıçramaları tespit edilebilir.
PSA değeri, rektal muayene, aile öyküsü ve gerekirse görüntüleme sonrası yapılan değerlendirme sonrası tanıyı kesinleştirmek için biyopsi kararı alınır. Standart biyopsi yönteminde, lokal anestezi altında ultrason eşliğinde prostattan 12 parça alınır ve patoloji incelemesine gönderilir. MR-ultrason füzyon biyopsisinde ise çekilen MR görüntüleri ultrasona cihazına aktarılarak standart biyopside yapılan rastgele parça alınmasından farklı olarak şüpheli odaklardan hedeflenerek biyopsi yapılır.
Prostat Kanseri Derecesi ve Evreleri
Kanserin tedavisinde evreye göre planlama yapılır. Tümörün derecelendirilmesinde Gleason skorlaması kullanılır. Derecesi yükseldikçe tümörün riski artmaktadır. Evrelemede ise tümörün prostat içindeki ve çevresindeki yayılımı, kandaki PSA değeri, çevredeki lenf nodlarına yayılması ve vücudun diğer organlarına yayılma durumu kullanılır.
Tedavi
Prostat kanseri tanısı konulduktan sonra hastalığın evresi ve hastanın yaşı, ek hastalığı gibi özellikler değerlendirilerek tedavi seçenekleri sunulur. Aktif izlem, ameliyat, radyoterapi, hormonal tedavi, kemoterapi gibi tedavi yaklaşımları tek başına yada birlikte kullanılmaktadır.
Aktif İzlem: Prostat spesifik antijen (PSA) ve rektal muayene ile beraber düzenli olarak alınan prostat biyopsileri ile hastanın aktif olarak izlenmesi yapılır. İlerleme görülen durumlarda diğer tedavi seçeneklerine geçilebilir. Aktif izlemde amaç yavaş ilerleyen ve düşük riskli olduğu tespit edilmiş hastaların gerektiğinde tedavi şansını kaybetmeyecek şekilde yakından takip edilmesidir. Bu sayede bir grup hastanın gereksiz tedavi alması önlenmiş olur.
Ameliyat: Prostat kanserini tamamen vücut dışına almak için uygulanan cerrahi yöntemdir. Radikal prostatektomi ameliyatında prostat ve çevresindeki doku çıkarılır.
Radyasyon Tedavisi: Kanserli dokuları radyasyon kullanarak tedavi etme şeklidir. Kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar kullanılır.
Kemoterapi: Kanseri küçültmek veya öldürmek için özel ilaçlar kullanmak.
Hormon Tedavisi: Prostat, erkeklik hormonu testesterona duyarlı bir organ olduğu için bu tedavi ile kanser hücrelerinin büyümek için ihtiyaç duydukları hormonları alması engellenir.